Film bir kadının evinin yakınında aynı zamanda Ebbing çıkışında bulunan üç büyük reklam panosunu kiralamasıyla başlıyor. Panoları dolduruyor ve konuya burada giriş yapıyoruz.
Mildred Hayes, kızı Angela'nın tecavüz edilip vahşice öldürülmesinin ardından hiçbir sonuca varılmadığı için oldukça öfkeli ve her şeyi yapabilme kapasitesine sahip bir anne. Panolara kasabanın polis şefi Willoughby'i sorgulayan bir yazı astırıyor. Bunun üzerine Willoughby Mildred'ı ziyarete gelerek neden bir sonuca varamadıklarını anlatıyor ve pankreas kanseri olduğunu söylüyor.
Buraya kadar her şey bir şekilde iyi gibi ilerlerken sinir bozucu polis Dixon devreye giriyor. Panonun sahibi Welby ile çatışma yaşamaya çalışıyor. Irkçı, üstten bakmayı seven yani kısacası kendini çok bir halt sanan bu polis bize bir süre sıkıntı çıkarmaya devam ederken hastalığı ilerleyen Willoughby intihar ediyor ve herkese bir mektup ulaşıyor. Tabii bu sırada bir çok olay geçiyor onlara değinmiyorum.
Dixon, aynı sinir bozuculuğunun ve bence karakterinin barındırdığı o eziklik duygusunun kurbanı olarak Welby ile ciddi bir çatışma yaşıyor ve yeni gelen polis şefi tarafından kovuluyor. Şimdi filmde kilit bir olaya geliyoruz. Bu olay sonucunda Dixon, Mildred ve Welby ile ufak bir bağ kuruyor. Devamında neler olacağını izlemenizi tercih ederim.
Film hakkında kısaca fikir belirtmem gerekirse izlerken biraz yavaş ve çok etkileyici olmadığını düşünerek ilerlediğim bu film bittiğinde tatmin olmuş ve beklentim karşılanmış gibi hissettim. Başrol oyuncu Frances McDormand çok sevdiğim bir aktör olduğu için filmin eksik yönleri varsa bile bende biraz göz ardı edilmiş olabilir tabi.
İzlediğim kaliteli ve seyir zevki yüksek, bireysel oyunculukları yeterli bulduğum filmlerden biriydi.
Bence bir zaman ayırıp izleyin, eğer izlediyseniz gelin konuşalım. İyi seyirler efendim, iyi eğlenceler🎟️