Yaza oldum olası ısınamamışımdır. Hava soğukken kat kat giyinir, ısınırsın. Fakat kıyafetlerini bir yere kadar çıkarabilirsin. Sonbahar ve Kış güzel mevsimlerdir. Hayatı ve onun gerçeklerini anımsatır. Sıcaktan kurumuş çimlerin renk yelpazesini yırtıp, sarının başka tonlarının lezzetiyle büyüler beni. Ne kadar sonrası can sıkıcı olsa bile, o ilk is kokusu... Çocukluğumun koşa koşa boynuma sarılışı gibi. Tabi çocukları da çok sevemedim; aynı o is kokusunun fazlası gibi. Sokak vatandaşlarına verilen sadakalar daha değerli olur; özellikle ısınmak isteyen şarapçılar. Hiç onlarla oturdunuz mu? Ne keyifli muhabbetleri vardır. Üşüdük derseniz sizinle aynı battaniye altında ısınmaktan çekinmezler sizler kadar. Onları unutmayalım.

Kışları evde kalmayı pek sevmem. O soğuğu bedenimde hissetmek öyle bir keyif verir ki bana. Ayaklarımın hissizliği aklıma bile gelmez. Şaraba olan özlemim depreşir. Başımın üstünde bir çatının var olmadığını; aksine göğün de üzerimde bir çatı olduğunu hatırlamak. Öğrenci evlerinde kendi ayakları üzerinde duran kardeşlerim gelir aklıma. Elektrikli soba üzerinde saatlerce bir demlik çayın ısınmasını, demlenmesini beklerkenki sabırsızlığım. Sonrasında anladığım ailemin değeri. Soğuk hatırlatır hepsini. Bedeni zihni dir tutar. O yüzdendir ki soğuktan korkmak hiç adetim olmadı. Çünkü alıştım. Tıpkı sonbahar, kış sokaklarının yalnızlığa alışması gibi.