Her intihar kelimesinin eşiti sana mı çıkar?


Sana yalan söylemek gibi yaşamak, zehirlercesine ve artık mutlu olacağım her şeyi yedi bitirdi dünya. Geriye aklım kaldı ama oynuyor ademoğlu onunla da. Umut yoksa neyi zorluyorum demek istiyorum, yokluğum kimin içine oturacak? Bu ruh herkesi terk edecek kadar umursamaz ise, nedir korkusu dünyadan kaçmaktan?


Vatanımın topraklarını tırnaklayarak var oluyorum, kan toplamış gözlerimin baktığı yüz bir daha çıkamayacak insan içine. Ağlama!

Güneş doğuyorsa senin için, aya laf düşmüyorsa ve ışığını esirgiyorsa senden tut, yut ve ağlama.

Can vermek gibi zor değil can almak. Anlattı bu hikayeyi annem yıllar önceden. Sus, yut ve ağlama.

Çocuk değilsin ama gücünü de yitirdin. Kimse farkına varmadan sus, yut ve ağlama.

Yanmak kolay değil ama az yanmadın haplardan arda kalan cehenneminde, sadece sen biliyorsan bunu sus, yut ve ağlama.


Yatağının dört bir yanında silüetler, hepsi tanıdığın, hepsi senden daha sen. Silüetler çok ağladı ama anlamadın. Üzüldüğüne değdi mi diye hangisi fısıldadı? Bul ve sor, “Niye uyarmadın sanki?” O da haklı kendince. Seni senden iyi biliyor. Anlamazsın, dinlemezsin, bilmezden gelirsin diyor.

Sonra, gecenin sonuna doğru bir ses seni yarım uykundan uyandırdığında anlıyorsan, yerden yükselen binlerce cadı doluşacak odana. Sen gözünü açamadan onlar tırnaklarıyla ayıracak gözlerini senin. Korkmak yasak, kaçmak can yakıcı. Ellerin kilitli ve artık sen ertesi gün daha farklı olacaksın. Çünkü savaş verdin kimse bilmeden. Kimseler duymadan verdin bu savaşı, herkes mışıl mışıl uyurken yüreğinin korla kaplanmış gibi yandığını.


Sabah güneş doğacaksa senin mahşerin olacak, herkes uykusundan uyanırken toprağı tırnaklayarak dirileceksin sen.


Çünkü

Parmakların

Olmasa

bir hiçsin sen