Çağın birtakım alışkanlıklarının getirdiği bunalma, ihtiyaçların karşılanmasının gerektirdiği aralıksız çalışma, yaşamımıza durup dururken girmiş ama vazgeçemeyeceğimiz birtakım şeyler, bizde artık Boğaz’da mehtap seyrine çıkacak güç, istek, heyecan komamış.

*

Durmadan değişen, durmadan yenileşen, her gün yeni yeni güzelliklerin, yeni yeni doğruların bulgulandığı dünya yüzeyinde, kişioğlunun bir öğretiye, bir inanca bağlı kalmakta direnmesi, bir bakıma donmuşluk ölmüşlüktü onun için. En azından tembellikti, korkaklıktı.

*

Her şiirimi yazarken duyduğum ruh hali hemen hemen ay­nıdır. Sadece içerden bir garip tazyik.

*

Evet, değişmek. Anlamlı bir yaşama için değişmek. Bu bir ölüm kalım meselesidir.

*

Kişilik varolan mükemmellikten kaçmaktır benim için.

*

Sanatçıyı yitiren ustalıktır. Usta olmaktan korkunuz diyorum. İyi olsun.

*

Yer edinebilmek için bir kavga çıkarmak, hiç değilse, bir kavgaya sebep olmak zorunda olduğunuza göre, karşınızdakini kışkırtmanın tek yolu “eldiven atmak”tır.

*

Dört başı dikişli, kusursuz şiirler yazanlardan yana değilim. Yanılmayan ozanı iyi ozan bellemiyorum. Emek verilmiş, özden bir saçma yazanı, o tekdüze mırıltıları yazandan daha çok ozan sayarım.

Ozan bu iteleyici kuşkuyu hep duymalı içinde; acaba bir yeri mi eksikti kuşkusunun. Yanılabilmeyi övüyorum.

*

Yaşamanın, şu her gün içinde doksan kişiye sövüp sayıp, seksen kişiye boyun büküp yuvarlandığımız, ekmek yeyip seviştiğimiz, caddelerde, parklarda, içki içmelerin en tatlı, en güzel vaktinde, bizi kıskıvrak sarmış, ezmiş büzmüş, korkağın sünepenin biri etmiş o yıkıcı düzenin uyartısıyla, korkusu ile birden istemeye istemeye yarıda bırakıverdiğimiz yaşamanın aldatmaları varmış gibime geliyor yazdıklarımda.

*

Bir sanat kolunu uğraş edinmenin, handiyse meslek edinmenin diyeceğim, gerekliliğini söylemek istiyorum. Başarmak önemliyse, bu ilkin uğraşılan sanat koluna saygı demektir. Sanatçıyı başarıya götüren her şeyden önce bu saygıdır.

*

Durduğum yerde kalmaktan korkuyorum. Şiir bir sanat olayı değil, bir yaşama çabasıdır önce. Yaşadığımıza tanıklık eder. Her gün yeni bir dünya içinde, her gün yeniden ve başka etkilerle duygulanan insan, her gün bunları yeni biçimlerle söylemelidir.

*

İnsan alıştığı biriyle değilse, yeni alışkanlık kuruluncaya kadar yalnızdır. Alışkanlık, yalnızlığı aşıyor.

*

İnsanın aklına uyduğu anlar, en zayıf ve hayata aykırı anlardır. Hayat buyurur insana çünkü akıl değil. Hayat karşısında aklı kullanmak, bir beceri verir insana belki, ama dinginlik, erinç vermez. Hep yaradılışa aykırı şeyler yapılır. Akıl denen pislik, bencilliğe ve çıkarcılığa götürür insanı, yok olur bazı değerler, yok olur duygunun birdenbireliği ve ölümsüzlüğü.

Yani öfkenin büyük neşesi…

*

Açık dedikleri şiir belli. Ne dediği anlaşılan, dili açık, kuruluşu düzgün, şairanelikten uzak, aşık olunca, aşık oldum; aç kalınca, acıktım diyen, girdisiz çıktısız, kör kör parmağım gözüne bir şiir yani.

*

Ne istediğinizi bildiğiniz zaman söyledikleriniz kolay anlaşılır, istediğinizi bilemiyorsanız sözleriniz bir bilmece havası taşır.

*

Şiir geleneği bu kadar zengin olan bir ülkede, bu kadar kötü şarkı sözü yazılamaz, yazılmamalıdır.

*

Şimdi büyük ve kusursuz diye bellediğimiz birçok yapıt, çağlarında yadsınmış, kötülenmiş yapıtlardır. Onların kusursuzluğu, onlara alışıldıkça belirir.

*

İnsan yeni şeyleri ancak yeni biçimlerde söyleyebilir ya da insanı yeni biçimler, ister istemez yeni şeyler söylemeye zorlar.

*

Ozan, nasıl yazacağını bilmez her zaman, sonunda nasıl yazmış olduğunu görür. Gene sonunda, şiirin karşında ozanın durumu, herhangi bir okuyucundan, herhangi bir eleştirmeciden pek farklı değildir. O da çoğu zaman, herhangi bir okuyucu gibi, pek inandığı ama ancak bazı yönlerini kavrayabildiği bir şiir karışındadır.

*

Bu galiba bir tek şeyi gösterir: şiirin gerçeğinde, olmuşunda, başarılmışında, anlamı bile aşan bir şeylerin olduğunu.

*

Yeniliğin, yaratıcılık yolundaki yapıcı etkisinden hiçbir zaman şüphe etmedim. Sanat alanında her yenilik bir umuttur. Ama kendisinden öncekilere ekleniyorsa, onları genişletiyorsa, ileri doğru çekiyorsa, sanatı daha bir güçlendiriyorsa başarıya erer. Yoksa bir yasağa karşı bin yasakla gelen yenilikler sanatın gidişini çelmelemekten başka bir işe yaramaz.

*

Yenilginin verdiği haysiyet. Her şeyi bitmiş bir insanın bağımsızlığından daha kutsal, daha insanca ne var?

Bütün gecikmemiz direnmekten…

*

hemen her şiirde, ozanın kişiliğinden, kişisel yaşamından gelen bir “muamma”; daha doğrusu bir “anlam güçlüğü” bulunduğunu bilirdi. Ozanın kendine özgü izlenimleri, duygulanmaları, şiirlerinde ister istemez “karanlık” yerler bırakacaktır. Bu önce her kişinin olayları, gerçeği kavrayış ve yorumlayış ayrımına dayanmaktadır.

*

Çağımız insanı gitgide rahatına daha düşkün olmaya başladı. Belki her çağda böyleydi ama bugünkü kadar mıydı bilmem? Bunda bilimin, endüstrinin büyük payı var. Herkes birbirinin örneği olmayı hiçbir çağda bu kadar istemedi. "Yeni dünya"nın gerçekleşmesi yakın belki de. Birörnek giyimler, birörnek şarkılar, birörnek aşklar. Uçaklar, radyolar, sinemalar durmadan bizi birbirimize benzetmeye çabalıyorlar. Kşiliksiz bir yaşamayı baş tacı ettik. Gönüllüyüz. Kişiliksiz bir çağın şiiri de ister istemez kişiliksiz olmak zorundadır.