Latin, Grek, Frank vd. unsurlardan oluşan Batı kültüründe kadın erkeğin ağrıyan dişidir. Arap, Pers (Fars), Çin diye giden Doğu kültürlerinde alımlı dişidir. Türk kültüründe ise bilge kişidir. Hele de mor cepkenli ise…


Toplumun temelini, temel yapı taşını aile oluşturur. Ailenin temelini ise kadın.. Tarihe/geçmişe dönüp baktığınızda kadına verilen değer konusunda Türklerin, diğer uluslardan fersah fersah önde olduğunu görürsünüz. Araplar kuma gömerken, Hintliler ateşte yakarken, Grekler (Yunanlılar?) konsomatris muamelesi çekerken, Latinler ticarî mal gibi alıp-satarken Türklerde kadına devlet yönetimi emanet edilmiştir.


Pîrimiz Hoca Ahmet Yesevî, kadını en iyi anlayan ve anlatanlardandır. Ona göre; kadın dünyanın başı, cennet dergâhının aşıdır. Erkek mum ise kadın ateş, erkek ay ise kadın güneştir. Erkek anca bulunduğu yeri aydınlatırken, kadın dünyayı aydınlatır. Yine pîrimize göre kadın bilge ise dünya bilgedir, kadın temiz ise dünya temizdir. Onun için de kız çocuklarının (dolayısı ile kadınların) okutulması, eğitilmesi gerekir. Pîrimizin öğrencisi ve dahi vekili olan Hacı Bektaş Veli Hazretleri de kız çocuklarının oku(tul)masına çok büyük önem vermiştir.


Büyük önder Gâzi Mustafa Kemal Atatürk’le noktayı koyalım: “Türk kadını dünyanın en münevver, en faziletli ve en ağır kadını olmalıdır. Ağır sıklette değil, ahlakta, fazilette ağır, vakur bir kadın olmalıdır. Türk kadınının vazifesi, Türk’ü zihniyetiyle, azmiyle muhafaza ve müdafaaya kadir nesiller yetiştirmektir. Milletin menbaı, hayat-ı içtimaiyenin esası olan kadın, ancak faziletkâr olursa vazifesini ifa edebilir. Herhalde kadın çok yüksek olmalıdır. Burada Fikret merhumun cümlece malum olan bir sözünü hatırlatırım: ‘Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer.’”


Aziz Dolu Atabey