1901 yılında Osman Hamdi Bey tarafından yapılan ve Türk resim tarihinin belki de en tartışmalı, en cüretkâr tablosu olan "Mihrap" ya da daha az bilinen diğer adıyla "Yaratılış", yerinin bilinmemesiyle dikkatleri üzerine çekmektedir. En son Demirbank’ın arşivlerinde görünen tablo, kayıptır. Söz konusu tablonun sanatçısından kısaca bahsetmek gerekirse Osman Hamdi Bey, yurtdışında gördüğü eğitim sebebiyle yenilikçi ve devrimci bir aydındır. Osmanlı Devleti’nin çağdaşlaşması ve Batı tarzında eğitim sistemine geçmesi için gayret etmiştir. Fakat dönemde hakim olan dini ve kültürel unsurları düşündüğümüzde "Kaplumbağa Terbiyecisi" adlı tablosunda da anlatıldığı gibi bunun çok hızlı olamayacağını/olamadığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Hamdi Bey var olan toplumsal değerler içerisinde fikirlerini resimlerinde açık bir şekilde yansıtmayı sakıncalı bulması dolayısıyla genellikle metafor tekniğini kullanmış bir sanatçıdır.

Tabloyu ilk bakışla inceleyecek olursak duvarında renkli sır tekniğinden çinili mihrap olan bir mekân bulunmaktadır. Saçları açık bir kadın mihraba sırtı dönük bir biçimde, büyük bir rahlede dimdik oturmaktadır. Genel olarak ince hatlara sahip bu kadının alt karnına baktığımızda sahip olduğu kıvrım sebebiyle hamile olduğunu görmekteyiz. Bundan dolayı da tablo "Yaratılış" adıyla da anılmaktadır. Ayaklarının çevresinde Kur’an, Sakyamuni ve Zend-i Avesta sayfaları görülmektedir. Kadının sağında uzun, sönük bir mum ve hemen önünde de buhur bulunmaktadır ve buhurdan mekana mistik bir hava veren dumanlar yayılmaktadır.

Resimde yer alan kadının kimileri tarafından eşi Naile Hanım’ın gençlik hali olduğu iddia edilirken kimileri tarafından da evde çalışan bir Ermeni kızı model aldığı söylenmektedir. Resimdeki kadının pozu hocası Jean-Léon Gérôme'un Tanagra isimli heykelinin pozuna benzediği için Tanagra’dan esinlenildiği düşünülmektedir.

Görmeyi ve okumayı bilenler için sanat sadece bir dekorasyon ürünü değildir desem, yanlış bir ifadede bulunmuş olmam diye düşünüyorum. Sanatçı ile sanatsever arasında bir iletişim biçimi, bazen sanatçının bile farkında olmadığı kadar duygularının, düşüncelerinin, kendiliğinin dışavurumudur. Tablonun içeriğinden bahsettikten sonra bu eserin tartışmalara yol açtığını tahmin etmek kimse için zor olmasa gerek. Yapıldığı zamanlardan beri çok sayıda eleştiri ve saldırının hedefi olmuştur. Yazının başında da eserin kayıp olduğunu belirtmiştim. Gizemini koruyan bu tablo belki değerini bilip endişe duyanlar tarafından saklandı belki de çoktan nefret edenleri, fanatik muhalifleri tarafından yok edildi.

Osman Hamdi Bey için “oryantalist” denmesinde, kadının ayaklarının etrafına dini içerikli kağıtların ve kitapların yerleştirilerek resmedilmesinin önemli bir sebep olduğu düşünülen bu tabloda söz konusu kadının rahle üzerine sırtı Kabe’ye dönük oturtulması ile anlatılmak istenen kadının kutsiyetini ön plana çıkarmak, kadına verilen değerin yetersizliğine vurgu yapmak olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda kadının hamile oluşu ile de bu anlam desteklenmiştir. Yaratılış, meydana bir can getirme, insanlığın devamı gibi önemli olaylardaki kadının rolünü sivri denilebilecek bir biçimde anlatıyor. Edhem Eldem de bu tablo için “Osman Hamdi bu tabloda kadınlığı, annelik olarak dinin, dogmanın üzerinde bir yere koymak istiyor” demektedir. Ataerkil toplumlarda kadının güçsüz, geri plana atılmış, sözünün öneminin pek olmadığı bir konumda oluşuna eleştiri olarak dik bir şekilde oturmuş ve aşağıya bakmayan bir poz kullanılmış, böylelikle tek erkliliğe karşı olduğunu fırçasıyla bizlere açıklamıştır. Zira kadın figürünü kullandığı diğer resimlerine -örneğin Kur’an Okuyan Kız, Leylak Toplayan Kız ya da Gezintide Kadınlar- baktığımızda, Osmanlı kadınlarının sosyal ve dini baskılara maruz kalışını eleştirdiği açıkça görülmektedir.

Mekanın karanlık olmasına rağmen mumun sönük olması da dikkat çeken bir noktadır. Bu karanlık ve gizemli ortam içerisinde parlak, canlı renklerle tasvir edilen tek figür kadındır. Kadınların dikkati üzerine çekecek biçimlerde, vücut hatlarını ortaya çıkaracak kesimlerde ve renklerde giyinip kuşanmasının uygun görülmediği yaygın fikri de bu şekilde eleştirmiş, kadının üzerindeki baskıyı doğru bulmadığını kadının yüz ifadesi ve duruşu ile bütünleştirerek böyle güçlü bir kompozisyon yaratmıştır.

Yukarıda kadın tasvirinin mihrap önünde bulunduğunu yazmıştım. İnsanlarda ilk bakıldığında mekanın cami olduğu yönünde bir izlenim bırakıyor olsa da Osman Hamdi’nin resmetmiş olduğu bu mekan şu an İstanbul’da, Çinili Köşk’te yer alan, resmin yapıldığı sırada ise Konya Karaman İbrahim Bey imaretinde bulunan bir mihraptır. “Dekolteli bir elbiseyle saçları açıkken cami içerisinde resmedilmiş kadın…” denilerek başlayan eleştirilerin yarattığı ortam bu bilgi ile bir parça da olsa ılımanlaştırılabilir.

Uzun lafın kısası, İslam’ın kadına verdiği hürriyetin sınırlarını zorlayan bu resmin sanatçısını direkt “din düşmanı” olarak nitelendirmek benim kanaatimce yanlış olacaktır. Din üzerine olan fikirleri ile zamanın genel kabulleriyle zıt düşen bir isim olan Osman Hamdi’nin amacının, en azından bu tablo için, dinin kutsallığını zedelemek, onu değersizleştirmek yerine kadının din ve toplum karşısında sahip olduğu değerini arttırmak olarak yorumluyorum. Resimdeki kitaplar dinleri değil dinde yer alan kadını baskılayan kuralları simgelemektedir.





Kaynaklar;

https://www.bilgiustam.com/osman-hamdi-bey-kimdir/


https://web.archive.org/web/20100615153531/http://www.euractiv.com.tr/kultur-ve-sanat/interview/100-yilinda-osman-hamdi-beyin-unlu-mihrab-tablosu-kayip-010109


https://gaiadergi.com/gizemini-hala-koruyan-kayip-tablo-osman-hamdi-beyin-mihrapi/




Yazar: Özge Altıntop