Başta ilköğretim kademesi olmak üzere diğer tüm kademelerin temel sorunu kendi eğitim felsefemizin olmayışıdır. Türkiye, eğitim felsefesi konusunda taklitçilikten öteye geçememiştir. Bizim kendi eğitim felsefemizin olmayışının temel nedeni ise her zaman hazıra konmayı sevmemizden kaynaklanmaktadır. Diğer bir neden, Türkiye eğitim sisteminin felsefi temelleri düşünüldüğünde mevcut felsefi akımlar içerisinde idealizm, natüralizm, ilerlemecilik, pragmatizm, muhafazakarlık ve materyalizm gibi felsefi akımların etkisi olduğu söylenebilir.


Biz eğitimi kasıtlı kültürleme aracı olarak da kullanıyoruz, bizden olmayan bir kültüre göre şekillenmiş eğitim felsefesiyle nasıl kendi kültürümüzü ve milli benliğimizi gelecek nesillere aktarabiliriz? Kültürden önce milli ahlaki ilkelerimizi, yani daha çok insan olmamızı sağlayan ilkeleri öğrencilerin zihinlerinde sağlam temeller üzerine inşa edebilir miyiz?


Türkiye’de eğitim sisteminin felsefi bir temelinin olmadığı ve böyle bir temelden mahrum olmasının, siyasi ve ideolojik etkilere daha fazla maruz kalmasına neden olduğu söylenebilir. Nitekim Türkiye eğitim sisteminin serencamına bakıldığında her siyasal iktidarın eğitim sistemine müdahale ettiği, kendi ideolojisi doğrultusunda eğitim sisteminin içeriği ve amaçları üzerinde değişiklikler yaptığı görülecektir. Bu nedenle tektipçi, ideolojik ve siyasi bir yapıya sahip olan Türkiye eğitim sistemi; her geçen gün yeni sorun alanları ile mücadele etmek zorunda kalmaktadır.


Yapı ve işleyiş itibarıyla Türkiye eğitim sisteminin felsefi temelleri ele alındığında Türkiye’de kronik bir eğitim sorunu olduğu söylenebilir. Milli eğitim bakanlığının kısa sürede el değiştirmesi, yeni hükümetlerle birlikte yeni politikaların izlenmesi eğitimde bir dizi soruna yol açmaktadır. Bu süreksizlik, sisteme olan güveni sarsarken aynı zamanda sistemin her gelenin kendince tasarlamaya çalıştığı bir yapboz tahtasına döndüğünü düşündürmektedir. Sistemdeki bu süreksizlik, eğitimin meselelerini de süreksiz hale getirebilmekte, en temel meselelerin dahi gündemin hızlı değişmesi sebebiyle üzerinde ciddi kritiklerin yapılamamasına neden olabilmektedir. Böylelikle Türkiye eğitim sistemi, bir dönem tartışılan ama herhangi bir sonuca ulaşılamayan meseleler kümesi olarak karşımızda durmaktadır.



Çözüm Önerisi


Öncelikle iş birliği ve zihin birliği yaparak inançlarımızın, kültürümüzün, geleceğin ışığında ‘’Nasıl bir insan yetiştirmemiz gerekiyor?’’ sorusunu sormalıyız kendimize. Bunu yaparken insanı keskin çizgileri ve köşeleri olan bir profile de sokmamalıyız. Yani en başta taklitçilik ve hazıra konma yerine yapmamız gerekeni - eğitim felsefesi üzerine kafa patlatmayı- yapmalıyız. Birinci sınıftan itibaren öğrencinin zihnini inşa için gerekli olan bütün bilgileri araştırıp, gözlemleyip toplamalıyız. Topladıklarımızı en güzel ve iyi şekilde nasıl uygulayacağımız üzerinde yoğunlaşıp akıl süzgeçlerimizden geçirmeliyiz. Bunları yaparken de kendi zihinsel algımızı yansıtarak yapmadığımıza dikkat etmeliyiz.


Getirdiğimiz sağlam temelli sistemi bir istikrara sokmak için yasayla sabitlememiz gerekiyor. Çünkü sistem sürekli değişirse sistem olmaktan çıkar. Burada hiç güncelleme yapmayalım, bir sistemleştirilmiş düşünceyle yüz yıl devam edelim demiyorum; güncellemeler elbette olacak ama sistemleştirme baştan aşağıya yıkılırsa başladığımız yere geri döneriz her seferinde. Oluşturacağımız 'Yeni ve Yerli Malı Eğitim Felsefesi'ne yeni bir ölçme ve değerlendirme yaklaşımı getirip aracı amaç kılmayarak yetenek anlayışında ilerlemeliyiz. 


Eğitim felsefesinin en önemli kilometre taşı olan öğretmen yetiştirmede de değişikliğe gidip öğretmen adaylarının tasavvurundan “nasıl olsa görevin başında çocuklarla öğrenirim, zaten okulla üniversitede verilen eğitim çok farklı, bir atanayım da hallederiz ya” gibi düşünceleri çıkartmalıyız. Tabii her mesleğin acemiliği olur ama eğitimde bunun biraz daha az olması lazım çünkü hiçbir nesil bizim ıskartaya çıkartmamız için yetiştirilmedi.


Sözün özü, öğretmen, öğrenci fark etmeksizin değişmeliyiz ama kendi özümüzde ahlakı daha da ön plana çıkarmalıyız, başta da iş ahlakını. Herkes iyi yaptığı işi iyi yaparsa iyi oluruz.