Ziya Gökalp'in Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak adlı kitabı: Üç Akım, Lisan, Gelenek ve Kural, Kültür Zümresi, Medeniyet Zümresi, Türklüğün Başına Gelenler, Eğitim, Ülkü, Türk Milleti ve Turan, Millet ve Vatan, Milliyet Mefkûresi, Milliyet ve İslâmiyet olmak üzere on bir makaleden oluşmaktadır. Yenilenmiş baskılarında Çınaraltı gibi dergilerde de yayımlanan makalelerine yer verilmiştir. Örneğin; Yeni Hayat ve Yeni Kıymetler, Türklerin En Zayıf Noktası ve En Kuvvetli Noktası gibi makalelere de yer verilmiştir.


Gökalp, bu makalelerde çağında önde ve tartışmaya açık olan üç akımı işlemiştir. Türkçülük, İslamcılık ve Batıcılık. Gökalp kendi bakış açısından bu üç akım üzerindeki düşüncelerin ve akımların fikri boyutlarını değerlendirmiştir.


Eserin başlangıcında üç fikir akımına da yüzeysel bir giriş yapan Gökalp akımların modernleşmesini ve tarihçesini ele almıştır. Kronolojik bir inceleme yapan Gökalp önce III. Selim’den yola çıkarak Muasırlaşmayı, daha sonra İslamcılık fikrinin çıkışını ve son dönemlerde görülmeye başlayan Türkçülük akımını incelemiştir.


Devamında dilden bahseden Gökalp, dil hakkındaki görüşlerini anlatmıştır. Kendisi de Türkçülük akımının mensubu olan Gökalp'ın, Türkçeyi bu bağlamıyla ele alması ve gelişimine dair öğütler vermesi kaçınılmazdır. Kitabın bu bölümünün Türk dili için değerli olduğunu söyleyebiliriz. Zira Ziya Gökalp, Türkçenin bir savunucusu olarak birçok alanda Türkçenin kullanımı ve sadeleşmesini savunmuştur. Gökalp’in Türkçe ezan okunması gibi fikirleri de vardır.


Gelenek ve Kural, Kültür Zümresi ve Medeniyet Zümresi başlıklarında genellikle kültürel konulara değinen Gökalp, Türk milletine dair çıkarımlarda bulunmaktadır. Bu çıkarımlarda toplumsal hayat üzerinde Muasırlaşmak ve İslamlaşmak akımlarının çarpıştığını anlatmaktadır. Gökalp bu konuda o kadar haklıdır ki bahsettiği sorunlar günümüze kadar ulaşmaktadır. Sembolleştirme problemini sıklıkla yaşayan bir millet olmamızın da etkisi olacaktır ki iki akımı sembolleştirerek ve bu sembolleri birbirlerine zıt bir hâle getirerek toplumsal hayata sunmaktayız. Bu zıtlığın sonucunda da genellikle sosyal ve kültürel olarak bölünmüş bir milletle karşılaşmaktayız.


Türklüğün Başına Gelenler diyerek tarih boyunca Türklerin yaşayışlarını, milli olarak aşağılayıcı sözleri ve yaşanmışlıkları anlatmıştır. Türkçülük öne çıkmadan önce de Osmanlı toplumunda Türk kelimesinin İslami bir temsili olması ve Osmanlı halkının Türk’üm demekten utanıyor olması bunun kanıtıdır. Zira Ziya Paşa’nın meşhur hatıratında bir köylünün Ziya Paşa’nın Türk olduğunu öğrendiğinde şaşırması ve “Türk’ten de paşa oluyormuş demek” demesi de Gökalp’in haklılığını gösterir. Gökalp Türkçülük akımının bundan uzak olarak Türklüğü ve Türkleri tekrar ön plana çıkartacağına dair düşüncelerini aktarmıştır.

 

Eğitim adlı yazısında da –kimi kaynaklarda bu yazı “Terbiye” adıyla geçmektedir- İslami eğitim ve terbiyesinden bahsetmiştir. İslamiyet’te olan anlayış ve bu anlayışın çocuk yetiştirirken kullanılış tarzlarından bahsetmiştir. Bu terbiyenin yanlış anlaşımı ile çıkan sorunlara da değinir. Misalen döneminde Fransızca derslere girilmesine itiraz edilmesi ve batılaşmanın bir çeşit dinsizlik olarak görülmesinden bahsetmiştir. Burada da yukarıda iki akımın çatışmasından söz eden Gökalp yine bu konuda benzer örnekler vermiştir. Bu örneklerle iki akımın gerçekten çatışma içerisinde olmasını kanıtlar. Bunun sonucunda sosyal hayattaki sorunları da tahmin etmek zor değildir.


Ülkü bölümünde Gökalp, milletleri olgunlaştıran ve başarıya ulaştıran şeyin bir hedef olduğunu anlatmıştır. Bunu bir çiçeğin tohum haldeyken gerçekleşen döllenme evresiyle de ilişkilendirmiştir. Aynı zamanda konuyu somutlaştırmak adına Fransız devriminde gerçekleşen ideallerden de bahsetmiştir. Gökalp ülkü kavramının millet üzerindeki birleştirici ve bütünleştirici oluşu gibi etkilerden de söz etmiştir. Daha sonrasında ülkünün romantik bir hayal olmadığını ve milletlerin tarihi ile bağlantılı olarak hedeflerinin oluştuğunu söyler. Ülküyü zihni bir refleks ve mecburiyet olarak niteler. 


Türk Milleti ve Turan adlı yazısında, adından da anlaşıldığı üzere üçüncü fikir akımı olan Türkçülüğü ve onun devamında gerçekleşecek bir ülkü olan “Turan”ı anlatmaktadır. Bu fikrin güçlü yanlarını ve gerekliliklerini kendi düşünceleriyle açıklamıştır. Ardından bu fikrin gerçekleşmesine karşı olan güçleri de alt başlıklar halinde aktarmıştır. Kendi şiirlerinden de yer vererek kendi düşüncelerini açık bir şekilde aktarmıştır. Bölüm bir çeşit manifestodur.


Millet ve Vatan adlı bölümde kendi benimsediği fikir hareketi olan Türkçülük üzerinden millet ve vatan kavramların incelemiştir. Ümmet ve milletin farklı şeyler olduğuna, devlet ve millet arasındaki farklara dair görüşlerini kitabın bu bölümünde aktarmıştır. Gökalp burada Türkçülüğü güçlendirerek Türk kavramını ve Türk milletini bütünüyle İslami bir algı olan ümmet fikrinden ayırmaya çalışmıştır. Irk ve din arasındaki farklara da değinerek aktarımını zenginleştirmiştir. Devlet ve millet arasındaki farklılıklara da değinir. Makalenin sonunda ümmet, millet ve devletin birbirinden ayrı olduğunu söyleyen yazar üçünün de kutsal ve önemli olduğunu belirtmiştir.


Milliyet Mefkûresi adlı bölüm bir nebze soru cevap bölümü gibidir. Ülkü hakkında oluşan soru işaretlerini ve yukarıda “ülkü” başlıklı bölümde bahsettiği düşüncelerini nedenleri ile anlatarak kuvvetlendirdiği bir bölümdür. Ülkü kavramının bir milleti hedefe yönelttiğini ve şuursuz bir toplulukken şuurlu bir topluma dönüştürdüğünü anlatmıştır. Bu dönüşümün nasıl olacağına da değinen yazar bölümün sonunda tekrar olarak ülkünün bir hayal değil bilinçsel bir gerçeklik olduğunu aktarır.         


Milliyet ve İslâmiyet bölümündeyse milliyet fikrinin şimdiye kadar azınlıkları güçlendirmesi ve Osmanlı’nın toprak kaybetmesine sebep olarak görülmesini savunur. Osmanlı’ya yapılan bu zararın aynı zamanda İslamiyet’i de etkilediğini söyler. Yazının devamında milliyet fikrinin nasıl İslam’ın karşısındayken İslam’ın lehine bir hal alabileceğini anlatır. Burada tekrar Türk milliyetçiliğinin, İslami olarak aykırı bir durum olmadığını anlatmaya çalışan Gökalp, sosyal ayrımı sonlandırmaya çalışmaktadır.

 


Kaynaklar


Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak, Ziya Gökalp, Akçağ Yayınları, 2010.

Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak, Ziya Gökalp, Ötüken Yayınları, 2015.