Hiç şifrelerim olmadı benim. Gizem yaratmadım.

Aleni ve coşkuluydum her zaman.

Turuncuyu sevdim en çok. Sevilesi, bakılası, görülesi olmaya çalıştım. Şimdi biri bana baktığında turuncudan mı yoksa gerçekten mi emin olamayışım bundan. Aksi gibi görünür de olmadım. Bilhassa görmeyenlere odaklıyım belki de. Beni görmeyen adamın travmasını yaşatmaya devam edişim bundan. Ama ihtiyacım yoktu aslında renklere, coşkuya, güler yüze. Ben her halükarda vardım. Buradaydım. Görmek isteyenin kafasını çevirmesi yeterliydi. Ama önce ben inanmadım ya buna.

Şimdi farkındayım. Üzgün de değilim artık. Sadece farkındayım. Ve bildiğim dansı tekrarlamanın biraz bıkkınlığı var üzerimde. Yoo artık devam edemeyeceğim aynı figürlere. Halbuki cidden seviyorum pervaneliği. Zor olacak biliyorum ki ne kolay zaten...

Şimdi bu aşamaya gelmişken paylaşmak isterim hala okuyanlarla,

Bazı ayrılıklar resmiyete kavuştu, birtakım işler bulundu, yeni başlangıçlar yapıldı. Serüvenimizin en çok kazananı yine Kübra oldu. Çünkü en çok o öğrendi. Yaralarını öpüp çiçek açmayı umutla beklerken yeşermenin emek istediğini öğrendi. Her şeye rağmen açabilir bir çiçek ama doğru ilgi coşturur adeta. O coşkuyu arıyorum yalan yok, ama her şeye rağmen açabileceğimi de biliyorum artık.