Sokaktan geçen simitçinin sesinden, mahalle arasında seksek oynayan çocuğun çizgilere basmadan yürüyen heyecanlı adımlarından geçtim. Bir plak tadı almak için kaç sokak dolaştım, belki görürüm diye kaç köşebaşında derin bir soluk aldım, hatırımda değil. Döndüm bir köşeyi daha; kaydıraklar, kahkahalar ve oyunların en neşeli oyunbozanları… İliştim onların neşelerine; elimde turuncu bir şiir, dilimde o şarkı... Salıncağa binmek geldi içimden, salıncak turuncu, kahkahası var. Göğün sesi, rengi oldu bir anlığına; duydum. Sonra binemedim o salıncağa. Bir neşeli sese eşlik edip kaldığım yerden açtım, hep aynı yerdeymişim. Bir zaman açılmadığı çok belli. Ayraç, turuncu kitap... Turuncu bir başka dizeye varıp altını çizememiş, tarihi not düşememişim. Çevirdim sayfaları, yasladım yüreğimi yeniden saman sarısı duygulara. Kaldım oralarda. Bir başlıkta, bir sonda ne kadar kalınırsa o kadar kaldım. Gün kızıla dönüp gözlerime değdi, ceplerime doldu. Bütün neşeler, evlerine çekildi. Bir turuncu salıncak kaldı, kaldım...