Bir edebi eserin muvaffak olabilmesi için farklılığa açık olması ve okurla içeriden bir bağ kurması (yani ortak bir alanda buluşması) gerekir.

Tutunamayanlar'ın muvaffak olduğu aşikârken okurla içeriden bir bağ kurduğunu söyleyebilir miyiz? Tutunamayanlar, Türk okuyucusuyla ortak bir alan yaratabildiyse neden okur tarafından bitirilmekte zorlanan bir eser?

Bu sorulardan hareketle, bu yazıda "Örnek Okur ve Sıradan Okur" kavramına değinmeden "Tutunamayanlar" metnine egemen olan post-modern anlatım teknikleri (Çoğulculuk, ironi, metinlerarasılık, leitmotiv, üstkurmaca, pastij, parodi, kolaj, mizah, hiciv, ironi, iç konuşma, bilinç akışı) gibi üzerinden derinlemesine bir okuma yapılacaktır.

Daha önce defalarca incelemeye tabi tutulmasına karşın Tutunamayanlar, Türk edebiyatında hem modern hem de postmodern özellikler gösteren ilk anlatı olmasının yanında güncelliğini de hâlâ koruduğu için defaatle incelenmeye ve okumalar yapılmaya açık bir eserdir.

Berna Moran, "Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış" adlı eserinde eseri kısaca şöyle ifade eder:

“Atay’ın Tutunamayanlar’ı burjuva düzeninin kurallarına, değer yargılarına, beğenisine, yaşam biçimine ayak uydurmayan, topluma yabancılaşmış yalnız insanlardır. Yazar, küçük burjuva aydınlarını silkelemek için onların kültür değerleriyle, ideolojik tutumlarıyla, yaşamda bağlandıkları konvansiyonlarını da yıkmaya çalışır.” (S.262)

Okuduğumuz bir metnin post-modern bir metin olduğunu nasıl anlarız?

• Geleneksel roman yapısından uzaktır.

• Her şeyin alternatifini sunar ve kültürel çoğulculuğa dayalıdır.

• Rahat ve esnektir, gelenek ve eskiyle barışıktır.

• Okuyucuyu bilinmeze ve belirsize sürükler.

• Modern yaşamı sorgular, modernizmi eleştirir.

• Okuyucuyu metne dahil eder, sorgulamasına olanak sağlar.

• Çok seslilik, ironi, dil sapmaları, üst kurmaca, gelenek ile kurulan ilişki, metinler-arasılık, oyun, anarşi, parodi gibi anlatım tekniklerinden beslenir.

• Giriş- gelişme ve sonuç düzenli değildir, tamamlanmamışlık vardır, bir şeyi anlatmaktan ziyade okuyucuyu arayışa sürekler.

•Zaman, mekan, kişi ve olay unsurları karışıktır.

•Gerçek ile kurmaca iç içedir.

•Yerleşik değerler, okuyucunun rahatını kaçıracak bir biçimde kullanılır.

•Okuyucuyu rahatsız eden, onunla alay eden yapıdadır.

•Okura bir şey anlatmaz, onun konforunu bozar.

•Kuralsızlık, temel kural olarak belirlenir.



TUTUNAMAYANLARDA POSTMODERN UNSURLAR


• “Kitaptaki bazı kelime oyunları Günseli adına uymuyordu. Turgut’unda uygun göreceğini umarak bu kısımları yeni ada göre değiştirdik…” (Atay, Tutunamayanlar, 2008, s. 17) 


• “Kitaptaki olayların bütünüyle hayal ürünü olduğunu ve kişilerin gerçekten yaşamadığının okuyucular tarafından kabulünü rica ederiz.” (Atay, Tutunamayanlar, 2008, s. 21)


"Sonun Başlangıcı ve Yayımlayıcının Açıklaması" adını taşıyan ve birbiriyle çelişen bu iki bölümde Atay, daha eserin başında okuyucun kafasını karıştırıyor ve ironinin kapılarını açıyor. 

"Birbirinin tersini iddia eden bu iki ön sözü okuyunca bildiğimiz türden bir roman karşısında olmadığımızı anlıyoruz. Böylece Atay, romanlara ön söz yazmanın gerçekle ilgisi bulunmadığını ve okurun elindeki kitabın bir kurmaca yani bir tür oyun olduğunu anımsatmak istemiş." (Berna, 1990)


METİNLERARASILIK

Tutunamayanlar, Klasik edebiyat, Orhun Abideleri, İncil gibi metinlerden beslenir. Ayrıca bu eserde Osmanlıca, Öztürkçe gibi çeşitli üsluplara ve günlük, şiir, tiyatro, mektup gibi çeşitli söylemlere rastlarız. Metinlerarasılık ya da diğer adıyla metinlerarası ilişkiler postmodern edebiyatın en önemli özelliklerinden biridir. Postmodernizme göre hiçbir eser birbirinden bağımsız değildir ve tüm edebi eserler birbirinden izler taşır.


• “Elini hiçbir kağıda uzatmayacaksın: on emrin birincisi budur. Söze erken başlamayacaksın, hiçbir düşünce ileri sürmeyeceksin, hiçbir şey bilmezmiş gibi görüneceksin, garip şekilde giyinmeyeceksin, ellerini masaya dayamayacaksın, seni baştan savmalarına yol açmamak şartıyla kendine acındıracaksın, gülümseyeceksin, bekleyeceksin… ve hiçbir zaman ümide kapılmayacaksın.” (Atay, Tutunamayanlar, 2008, s. 292)

• “Tanrı usıg baştan alır, O tuşınir yerke çünki” (Atay, tutunamayanlar, 2008, s.147



ÖZTÜRKÇE KELİMELER

Atay, Öztürkçe kelimeleri Dil Devrimi'ne gönderme yapmak amacıyla kullanır.


• “tümaçtarsız(yani tümüyle açık seçik ve tartışmaya yer vermeyecek biçimde)”

(t., s.146-147),

“özbilgenlik (felsefe)”(t., s.147), “kümes yaratıkları (kümes hayvanları)”(t., s.148),

“Zorbilim (cebir)”(t., s.148),

“doğaötel (metafizik)”(t., s.148),

“bellisiz (müphem)”(t., s.190),

“İvedicilik, toplumsal eylemin baş yağısıdır.”(t., s.191),

“betikdizim (matbaa)”(t., s.191),

“günlükbetik (gazete)”(t., s.191),

“devdeniz (okyanus)”(t., s.191),

“itişme (mücadele)”(t., s.196),

“betikevi”(t., s.197), (Kitabevi yerine)


YUNUS EMRE'YE METİNLERARASI GÖNDERME

“Şol cennetin ırmakları,

akar Allah deyu deyu.

Öğle namazında güneş,

yakar Allah deyu deyu.

Geç katıldı bu kervana,

Allahım yakındır sana,

Bir o yana bir bu yana,

bakar Allah deyu deyu.

(Atay, Tutunamayanlar, 2008, s.131). 


HZ.İSA'YA GÖNDERMELER

• “Oysa ne kadar bayılırım İsa sözü açılınca sözü uzatmaya. İsa’nın özelliklerini bilmek için neler vermezdim? Sonunda İsa’yı çarmıha gerdiler. (Atay, Tutunamayanlar, 2008, s. 654)


"Neden İsa? Çünkü İsa tutunamayanların arketipidir. O da içinde yaşadığı toplumun paralı, egemen sınıfına ve din adamlarına ve onların değer yargılarına ters düşmüş, horlanmıştır. İsa kendini misyonuna adamış, inanmış bir adamdır." (Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2, s. 282



ANSİKLOPEDİ DİLİ

• Erkekleri, yalnız bırakıldıkları zaman acıklı sesler çıkarırlar. Dişilerini de aynı sesle çağırırlar. Genellikle başka hayvanların yuvalarında (onlar dayanabildikleri sürece) barınırlar. Ya da terkedilmiş yuvalarda yaşarlar. Belirli bir aile düzenleri yoktur. Doğumdan sonra ana, baba ve yavrular ayrı yerlere giderler. Toplu olarak yaşamayı da bilmezler ve dış tehlikelere karşı birleştikleri görülmemiştir. Belirli bir beslenme düzenleri de yoktur. (Atay, Tutunamayanlar, 2008, s.149)

Atay, tutunamayan insanın toplumdan dışlanışını ve yalnızlığını ansiklopedi diliye anlatır.


ATSIZ'IN YAZDIĞI "BOZKURTLARIN ÖLÜYOR" ADLI ESERE GÖNDERME


• “Sonra Olric’le birlikte istediğimizi yapacağız. Romanlar yazacağız: bitip tükenmeyen romanlar. ‘Tutunamayanların Sonu’, ‘Tutunamayanların Dönüşü’ gibi. Tutunamayanların romanı biter mi?” (Atay, Tutunamayanlar, 2008, s.720).


Yazar, absürt bir analoji kurarak Atsız’ın romanlarını çağrıştırıyor ve metnini zenginleştiriyor.


RUH ÇÖZÜMLEMESİ

• “Ter içinde uyandı. Görünmeyen iplerle bağlandığı yataktan kendini ayırmak için, ona dayanılmaz ve ümitsiz gelen bir çırpınma, bir hayaya dönme isteği ile kıvranıyordu.” (Atay, Tutunamayanlar, 2008, s. 21)


Bu teknikte anlatıcı karakterin zihnine nüfuz ederek onun düşüncelerini aktarır ve figürü pasifleştirir.


TÜRK DEVRİMİNİ ELEŞTİRİ

• Okulda ilk öğrendiğim gerçeklerden biri de babamın- sonra peder oldu, beni yanlışlıkla mektep yerine okula gönderdiği oldu. Önümüze alfabe adında anlaşılmaz bir kitap koydular. Babam, ona da elifba dedi. Okulla babamı uzlaştırmaya imkân yoktu. (Atay, Tutunamayanlar, 2008, s. 76) 


ÇOĞULCU BAKIŞ

Çoğulcu bakış postmodern edebiyatın en önemli özelliklerinden biridir. Şahıs eklerinin farklı tekil ve çoğul şekillerde kullanılması okuyucuyunun dikkatini dağıtır, akıcılığı sekteye uğratır.

• “Sokakta ölmek daha güzel, gene de evde ölmek istiyorum. Babamın ölümü gibi aceleye gelsin istemiyorum. Kimsenin haberi olmayacak. İnsan, evde tedbirini ona göre alır. Ölümümü gazeteden öğrenmelerini istemiyorum. Ya da hiç duymayacaklar.” (Atay, Tutunamayanlar, 2008, s. 76)

• “Onu Günseli ile görmüşlerdi. Belki Aysel’le de görmüşlerdi. Onu görüyorlardı. Nasıl görüyorlardı acaba? Peki neden ben kimseyi görmüyorum?” (Atay, Tutunamayanlar, 2008, s. 508)

Burada amaç olayı okuyucuya aktarırken daha inandırıcı hale getirmek ve okuyucuya birden fazla anlatıcıyla seslenmektir.


MODERNİZM ELEŞTİRİSİ

Postmodernizmi sadece modernizm eleştirisi olarak görmek mümkün değildir. o, aynı zamanda sorgulama ve cevap arama etkinliğidir.


• “Akıl artık başka bir akıl oldu. Dünyayı çılgınlık sardı. Düşünme imtiyazı Batılıların elinden alındı. Aklı başında olanlar şiddetle cezalandırıldı.” (Atay, Tutunamayanlar, 2008, s. 466)


• “Kimseye zararı olmayan zayıfları ezerek kuvvetli olma duygusunu tatmin edenler ve onlarla birlikte her sınıftan ve her ideolojiden insanlar arasında daima ön safa geçerek aslan payını kendine ayıranlar…” (Atay, Tutunamayanlar, 2008, s. 195)


• “Büyük şehirlerde gördüğü hiçbir bina, hiçbir doğal güzellik, kasabasını unutturamaz ona. Zaten biraz hayal güçleri olsaydı, bu tek katlı dükkânlarla dolu sokaklarda bütün gün dolaşabilirler miydi?” (Atay, Tutunamayanlar, 2008, s. 574