yaşamak bir karınca gibi çoğu zaman
yaşamak üstüne hangi ayağın basacağını bilmeden...
içime saplanmış bir acıyı ağırlamakla meşgulüm bu gece
acı benden, tuz senden tanrım;
kendimden fazlayım senden az
tarlakuşları kadar haylaz
bahçeler kadar ürkeğim
sakın öpmeyin beni sızımdan sakın!
ağrıyınca kollarım zencefil ağacına yaslanırım
sakallarım tam çıkmadı suyuma kanmayın!
ağzımda taylar, trensiz raylar
ürkmedim ben hiç masallardan
-la fontaine'e inanmayın sahtekârın tekidir
ezop'a sarıldım en çok
kartal ile tilkiden çok dersler çıkardım.
tiz bir karanlık kadar çıplağım etime şimdilerde
sesi yontulmuş bir çığlığım -belki de.
göğsümde, gövdeme oturmuş ölü geyiklerin günahı ve âh'ı
içimde üflenen sûr huzurunda
çatlaklarımı diktim depremlerime.
ellerim yapraktandı, yüzüne yüzüne sayıkladım haziranları dilsiz ağrılarımla.
anlamadığım dillerde iştahla öptüm sancılarımı
avuçlarımı suya paydaş ettim meşru hüzünlerimle.
dipsiz kuyulara serpildim
açtım da açtım.
içime saplanmış bir acıyı ayıklamakla meşgulüm bu gece
şiir benden, mürekkep senden tanrım
geceden fazlayım, karanlıktan ağır.
ikrarım harfleredir
imgelerimi kutsa
arındır beni içimdeki eskilerden tanrım:
-amin...