Yaşadığımdan anlamadım bir şey

Ölsem, koyardım zaten adını

Yarımca yazılmış bir cümle gibi

Tamama erememiş

Cılız büyümüş bir ağaç gibi

Hiç meyve verememiş

Öylesine gelmiş, yoktan yere durmuş

Ve geçmeyi unutmuş gibiyim dünyadan

Aranızdaki yerim budur

Aranızdaki hâlim ise şöyle;

Her şeyden hep eksik olanı düşmüş payıma

Ne yazık, fazlasını zarar bilmişim zati

Bir gemi bulup açılmak istemişim uzaklara

Nitekim sonunda

Paslı denizlerde kulaç atarken bulmuşum kendimi

Sormuşlar, söyleyememişim

Aklım varmış bir aralar

Kaybetmişim düşündükçe

Ve derin bir boşluğunda ömrün

Sanki küçük bir fırsatı değerlendirir gibi

Çok büyük bir sevinçle

Yirmi dört yaşına basmışım

Ancak anladım

Bedenen olmuş her ne olduysa

Ben çok önceleri bir vakitte

Ruhumu eskiyen bir ceket gibi

Bir daha kullanmamak üzere

Kapılar ardına asmışım

 

Soruyorum, söyleyin;

Dingin sularda geçen

Koca bir ömür

Neye yarar dalgalar aşmadıktan

Limanlara varmadıktan

Belki boğulmadıktan sonra

Neye yarar söyler misiniz?

Kafesinde esir bir kuş gibi yürek

Sahici bir çırpıntıyı tatmadıktan

Gökte kanat çırpmadıktan

İçine sevda katmadıktan

Geceleri ciddi bir kederle

Şu zifiri göğe dalmak yerine

Ferah ve huzur veren

Bir uykuya yatmadıktan sonra

Neye yarar?

 

Ben bilmem, düşürdüm benliğimi

Belki kimsesiz bir sokakta

Belki çok kalabalıkta

Ancak duruyor dimdik

Ve bir başına

Hiçliğim ayakta

İnsan nerede yıkılır?

Bu soruyu sorduğumda

Yerin bin kat altındaydı zihnim

Göğe çok uzaktı

Unutulmuş bir addı

Özgürlüğe milattı zihnim

Ve orada

O dar, o soğuk

O boğuk sessizliklerin içinde

Düşlerim beni renklere

Ilık yerlere

Ve seslere götürdü

Ama ne fayda!


Düşlemek;

Böylesine kör bir çağda

Yüreği kırılgan insanlar için

Işıkları yakmaktır bir anlık

Geri kalan bütün anlar karanlık.


16.11.2022