Üç sene önceki ben fotoğraf çekmeyi çok severdi. Böyle tepesinden uçan her kuşu fark eder, etrafından geçen her türlü canlıyı yahut cansızı merceğiyle yakalamaya çalışırdı. Pek güzel de çekemezdi bu arada. Bir filmin 36 karesinden en fazla 10 tanesini yakmamayı başarabilirdi. Rekoru da 34’tü. Zaten o gün inanamıştı, mailine gönderilen fotoğrafları defalarca kez 34’e gelene kadar baştan saymıştı. O gün utanmasa alnına 34 yazacaktı. Böyle ufak detaylara mutlu olabilen biriydi. Şimdi biraz kaybolmuş hissediyor, hatta o kadar uzun zamandır kaybolup duruyor ki artık sadece yorulmuş hissediyor. Etrafındaki herkes gitmesi gereken yere yetişmiş de sadece kendisi geç kalmış gibi hissediyor. Hem daha nereye gideceğini de bilmiyor. Peki ama bunca insan nereden biliyor? Yine de bazen hâlâ ufak detaylarla mutluluğu tadabiliyor. Ama artık tepesinden uçan kuşları fark edemiyor.