Karanlık günün içinde kıvranıp duran bir aydınlık beyazım.
Hiçbir şey duymuyor kendini.
Vicdan,
bir çiğ tanesi,
bir ben.
Pek tekin değil bu yüzden yazılıp çizilenler.
Ben sadece o mavi kuşu bekliyorum diyorum.
Bunu okuyup beraber döneceğiz
Beraberimizde birkaç çığlık,
birçok maske,
iki kere komşular.
Hiç geçmedim benden ileriye,
Bilmiyorum ki bu saksıda çiçek ne,
bu akrepte yelkovan kaç...
Varıp gitmediler de uzağa
ben gitmedim fazla haddimden.
tutuldu elim kolum,
çıkmadı sesleri.
Ben sadece o mavi kuşu bekliyorum.
Gitmenin nesi var bilmiyorum
sesi mi, kulağı mı, kokusu mu?
Nasıl çıkarırım görünce,
nasıl tanır beni?
Burda dur
bir şeyler olur,
sonra o şeyler çevirir karanlığı tuzağa.
Ne bu?
hayratı hayatın.
Ne yapıyorum ben şimdi?
Ben o mavi kuşu bekliyorum
bir yerden
ileri gitmeden, geri dönmeden
bekliyorum da kelime kelime eksilerek.
Bir şiirin içine varıp
saklanarak,
bilmeyerek.
Ölmüş mü o mavi kuş
Bukowski üstüne viski dökerek?
Merve Yücel
2020-12-21T14:37:44+03:00Güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim 🎈
Abdurrahman Bilgin
2020-12-20T18:09:09+03:00çok hoş olmuş ve bana yazdığım bir şiiri hatırlattı seninki gibi Bukowski'nin mavi kuşu eşlik etmişti 🌺