Benim için başlangıç noktası. 4 gündür içinde yaşadığım. Dededen kalma, iki katlı, içten merdivenli bu köy evi. Ahşap kapısını açıp ilk girdiğim andan itibaren kendimi köklerime dönmüş gibi hissediyorum.


Aslında buraya gelmemin çok özel bir sebebi yok. Sadece içinde bulunduğum kişisel sıkıntılar üzerine düşünmek ve biraz da uzaklaşmak istememden kaynaklı. Bir bakıma burada olmak, ücretsiz bir içsel seyahate çıkmak diyebiliriz .


Kulaklarımız dünyevi sesleri duymayı bıraktığında, farkında olmadan kayıt altına aldığımız geçmişin seslerini duymaya başlıyoruz. İlk verdiğimiz tepki ise kendi sesimizi kaydedip dinlediğimizde verdiğimiz tepkiye benziyor.


Böyle günlerde kendi kişisel tarihimdeki insanların seslerinin zihnimde kalan artıklarını dinlerken, bir anlam arama çabası içerisinde olmuyorum. Çünkü yıpranmış olan o sesler, sadece detaylarını benim bildiğim bir şehir efsanesine dönüşmüş durumdalar.


Bu sabah köyün dışına doğru yürüyüş yaparken geçmişimdeki hiç kimseyi özlemediğimi fark ettim. Sanki hayatımdan çekip gitmesi gereken insanların hepsi tam zamanında çekip gitmiş gibiler. İsim hafızam kötü olduğu için bazılarını yolda görsem ismini dahi hatırlamakta güçlük çekerim. Sonuç olarak bugün geçmiş diye anlattıklarımız, sadece geçmişten kalan izlerin şekilleri.


Şimdi saate baktım. Vakit baya geç olmuş. Beş altı saat uyuyup sabah erkenden yola çıkacağım. Burada olmayı makul ölçüde seviyorum. Ama kendi evimde daha huzurlu hissediyorum. Huzur ise üzerine kafa yorulması gereken değişik bir kavram, belki başka bir zamanda bunun üzerine düşünürüz. İyi uykular.