Onlara, iki kelimeye bakıp keşke isim olarak kalsalardı diyorum. Bir uyanınca bir de uyumadan önce. İlacım, ümidin umudu bıçaklaması. Umudun, ümit ölene kadar boğazını sıkması. Kısacası bir şeylerin şimdi ya da sonra hayatının sona ermesi. Donarak, yanarak, elektrikle çarpılarak. İlaçlarımı saydıkça bitireceğim hayatımı. Mesela hiçbir şeyi düşünmemek de ağrı kesicim. Öyle bir kesici ki, zihninize dokunması yeter. Zihnimi hiçbir şey kalmayana kadar, ne kadar çelişsem de kendimle, her şeyi unutana kadar boşaltmak istiyorum. Uzun süren bir sevişmenin meyvesi gibi ardında bıraktığı her şey bomboş olmalı. Bomboş. Böylece uykuya dalabilirim.

Sıra uykunun nasıl olacağına geliyor, iki türlü, kısa ve sonsuz. Ölüm için sonsuz uyku diyorum! Uyku içinse kısa ölüm! Ne derseniz deyin, sizi dinlemiyorum! Kendi bildiğimi yapıyorum hem de unutana kadar! Kendi bildiğimi okuyorum hem de okuma yazmayı unutana kadar. Bir anda alfabe değiştirmiş gibi, bir anda tüm fonetiğimi kaybetmiş gibi. Kendimden başka kimsenin yardım etmeyeceğini bildiğimden birkaç çöpçü yaratıyorum zihnime. İstediğim ise şu: Akvaryum kadar temiz ve balık kadar aptal. Çöpçülerin ismini tabii ki Ümit ve Umut koyuyorum, onlar hakkında daha farklı planlarım var, onlar benim magnum opusum! Beni de temizlemeleri için yarattım onları!

İlk önce kendimi temizlemeliyim daha sonra onları. Onlara, benim kendimi unuttuğum bir an beni öldürmelerini söylemeliyim. Kalın bir urgan ya da deri bir kemerle. Ellerinde silah yok biliyorum, çöpçüler en nihayetinde. Onlara unutmanın kolay olduğunu ve uzun süredir sigara içmediğimi söylüyorum. Fakat bayağı uzun bir süredir. Bana olumlu cevap veriyorlar, "seve seve öldürürüz" diyorlar. O gün geldiğinde bu dediklerimin hiçbiri gerçekleşmeyecek. Çünkü yalan söyledim size. Ümit ve Umut, ikisini de zincire vurdum zihnimde. Ne bana ulaşabilir sesleri ne de ben onlara bir şey diyebilirim. Hiç yoklarmış gibi saklıyorum onları. Ve sanki hiç oradan çıkmayacaklarmış gibi.