sığınacak bir yer yok

ortasında fırtınanın

çaresizlikler üstüne gelirken

korkunun faydası yok

bu sahadan yenik ayrılmak

bir rövanşı yok

kabullenmek efendilikse

isyankar bir kölelik daha iyi değil mi?


çok ağlarsan

çok bağırırsan eğer

geri mi verilecek

çok istediklerin?


birlikte yaşanabilecek güzel günlerin hayali

ne zaman çıkıp gidecek aklımdan?

ne zaman eskisi gibi olup

alışabileceğim sıradan günlere

bir yolu yok mu bunun

hiç bilmeseydim mesela

ya da unutabilseydim

her gece alkolle uyuşturup aklımı

sarhoş olmadan uyuyabilseydim


sığınacak bir yer yok

ölümcül bir hastalığın pençesinde

ötenazi hakkımı benden saklı tutuyorlar

atları bile vurmuyorlar mı?

bir daha ayağa kalkamayacaksa eğer

bu sürüngenlik bana göre değil...

bitmedi mi söyleyeceklerim?

kimlerin sofrasına meze oluyorum okundukça

kimlerin hislerini anlatıyorum

kaç insan tatmin ediyor kendini

paylaştıkça sözlerimi

katlanılır görüyor bu hayatı


sığınacak bir yer yok

kaybolmuş ruhların tesellisi bunlar

mutlu insanların aramızda yeri yok

sevda ucuz Amerikan filmlerinde kaldı artık

Türkçe dublajlı yalanlara karnımız tok

en sakinimiz umudunu hala koruyabilen

umutsuzlarımızın dilinde küfürler

inkar kime,

inkar neyi?

en sorumsuzu dağ başında çoban,

biz çoktan geçtik

bile bile üstelik

çizgileri

geri dönüşü olmayan


sığınacak bir yer yok

bağımlılıklar uyduruyoruz kendimize

hayatta kalabilmek için

yaşamak diyoruz adına bunun

yaşamak,

her sabah uyandığımızda biraz daha çirkin...

çok güveniyor kendimize

büyük oynuyoruz

oynamak,

elde avuçta ne varsa

inanmadan kazanacağımıza...

umutsuzluk bulaştırıyoruz

en yakınımıza sokulana


karanlık büyüyor

farkı kalmıyor gözlerini yummakla,

acıtırcasına gözbebeklerini açmak arasında

çok üzgünüz belki de

anlamasın diye başka hiç kimse

gülümserken tanıdık yüzlere

iyi oyuncular olup çıkıyoruz işin içinden

bu sahne

bu dekor

bu figüranlar arasında

gerektiği kadarını yaşayıp

çekildiğimizde kendi içimize

kendimize ağlıyoruz

imlası bozuk bir Türkçeyle

itirafa soyunurken çılgınca bir suskunluğu

soğuk bir yatakta uyumaya çalışmak gibi

ağustos sıcağında

bir yanım alev alev

diğer yanım buz tutmuş

dudaklarım titrerken

öpmeye çalışmak

alışmak:

çok mutluymuş gibi oturup bir nikah masasına

hayatını takas etmeye çalışmak

bir yabancıyla...

çok mutluymuş gibi,

fotoğraflarda yer tutmak...