Belki sen sigaradan nefret ederdin ancak ben bir sigara gibiydim. Bir sözle yakılır, duman olup giderdim ama üstünde izim kalırdı.
Unutulmak çok hızlı bir durumdur. İnsanların sizi kenara bırakması veya unutması o kadar kolaydır ki fark edemezdiniz. Siz insanları hayatınızdan çıkarmaya korktuğunuzda aslında kaybedenin siz olduğunuzu kenara fırlatılıp yolundan çekildiğinizde anlayabilirsiniz. Tabii, bunlar da kanımıza dokunan şeylerdir. Acaba zamanında yaptığımız hatalarımızın acısını mı çekiyoruz diye düşünüp durduğumuzda hatalı insanın biz olduğunu düşünür olduk. Neyi kabul ettik erdeydi? Hatalarımız, kendi düşüncelerimize, değerlerimize inanmayıp başka insanlar için yaşamak mıydı doğru olan? Kendi karakterimizi, geçmişimizi, geleceğimizi, düşüncelerimizi kenara fırlatıp sadece insanların doğrularıyla devam etmeye devam eden sana bir sorum var.
Yazdığın, anlattığın sen miydin? Eğer onlar sen isen ben seni tanıyamamışım. Yazacaklarım senin sahte yüzün ise ben senin sadece sensizliğine mi alışmışım?
Evet, bazı şeyleri yazarak anlatabildiğimizi zannediyoruz. Biliyorum, zor geliyor insanların karşısına geçip gerçekleri söylemek. Biliyorum, acıtıyor, biliyorum, zorlanıyorsun. Ne yapacaksın? Hiçbir şey mi? Kenara atılmış insanların hayalleri olur, büyük hayaller değildir ama imkânsız sanarlar. İnsanlar ise “sadece toplum için prim kasmak veya popülaritesini artırmak için bizim gibi insanların nerede olduğunu soruyorlar. Bizi kimse önemsemiyor, hatta birbirimizi bile önemsemiyoruz. Biz yok olmaya mahkûm tutulmuş insanlarız. Kendi parmaklıklarımızdan kaçmak istemiyoruz. Neden mi?
Kenara atılmış bir insanın sevgisini sordunuz mu? Aslında onu öldüren şey, güzel sandığı o sevgidir. En büyük zarar, en sevdiğinden aldığı bıçaktır. Bıçak; duyguları, vücudun ruh olduğunu bilmez.
En zoru ise anlatmaktır. Sözcükleri istediğin gibi yoğurabilirsin ama o acı dolu gülümsenin arkasındaki hüznü kimseye aktaramazsın. Anlatmak istediğin tek kelime vardır ama asla onu açıklayamazsın. Sadece "Sen benimlesin." demelisin ama "Sen bensiz iyisin." diyebiliyorsun. Sözcükler durmuyor, kafanın kenarında dönüp duruyor ve sadece hangisini seçsen farklı sonuçlara çıkıyor. En sevdiğin yere giden yolu, sözcüklerinin arasından unutup gidiyorsun.
Acı, bazen vücutta bir izdir; bazen yüreğinde bir yarıktır. Ne kadar derin olduğunu öğrenmen için bakman gerekir. Gereksiz gördüğümüz kendimiz ve kanlar için ölen bir vücudumuz var sadece.
Kenara atılmış bir insanın sevgisini sordunuz mu? Aslında onu öldüren şey için güzel sandığı o sevgidir. En büyük zarar, en sevdiğinden aldığı bıçaktır. Bıçak duygulardır, vücudun ruh olduğunu bilmez.
Bir duvar düşünün, metrelerce uzanan tuğladan sağlam bir duvar. Etrafından kolayca geçemeyeceğiniz kadar uzun ve geniş bir duvar. Hangi güç bu duvarı kırabilir ki! Kim bu kadar güçlü olabilir ki! Aynı hayat gibi size iki yola sokar ancak birisi hep duvarlı olur. Kaybedenler ise o duvara bakmaya devam eder, geçemeyeceğini bile bile izlemeye devam eder. Peki neden mi?
En zoru neydi biliyor musun sevgilim? Yıktığın duvarı tek başıma tamir ettim. Şimdi ise o duvarın kenarındaki ağlayan adam oldum.
Derin bir nefes aldım, tüm ciğerlerimi dolduran o hava. Hava sayesinde şişen akciğerlerim ve acıdan, hüzünden, bitmişlikten ve en önemlisi sessizlikten harap olmuş kalbi sıkıştırıyordu. Ciğerlerim hava ile dolu olmasına rağmen nefes alamıyordum, daralıyordum, acıyordu hem de çok acıyordu. Nasıl bir şey bu şişkinlik, nasıl bir his idi bu hüzün. Unuttum mu daralmayı, unuttum mu acıyı, unuttum mu hastalığımı. Bilmiyorum, sadece acıyordu…
Tecrübeler seni hayatta tutar. Geçmişin, geleceğini düzenler. Yeteneğin, hayatını düzeltir ve duyguların ise seni umutsuzluğa, yani bir sona bırakır. Karanlık bir sonsuz ise umutsuzluk, sonsuzluğun gül bahçesindir. Belki de “Duygularımı öldürmeliydim.” demeliydim.
Dinle beni. Sadece birkaç kelime merak etme. Düşüncelerin, duyguların ve acıların bunları asla unutma. “Los olvidados sabra gâly paidos“ yani unutulanlar nasıl bırakıldığını hatırlamalı…