''bir durak yok. çünkü ben beklemeyi hiç sevmedim, arkada bırakıp gitmeyi sevmedim. Küçük kaçış planları, deniz heyecanları, umutsuzca hayat ertelemeleri ne varsa hepsine kinlendim. sonunda siyah bir ur'a dönüştüm.''


ne diyeceğimi bilmiyorum, hiç kayıp görmedim, kaybını umursayacağım kişileri de arkamda bırakmaya özen gösterdim. sürekli kendi kendini tekrar eden döngü bir anda başka yüzünü gösterince ne yapmam konusunda da eğitilmedim. senin annenin arkasından akıttığın gözyaşlarını görünce dönüm noktalarına olan yabancılığım içime kanser gibi oturdu. anneni öldüren bu kanser gibi oturdu. 


geldiler , gittiler, baş sağlıkları. elinden tuttular-bıraktılar. ben elini hiç bırakmadım.


yalnız kalmak üzereyiz. bu böcekler birazdan kendi evlerinin ışıklarına doğru kaçışacaklar. ben seninle ne yapacağım? sana ne söyleyeceğim? biraz iyi olsaydın sen bana söylerdin, şöyle davranmalısın derdin. ben de davranırdım. üstümden kocaman bir yükü yine çabasızca alıp bana kısacıkta olsa bir nefes aldırırdın.


daha yeni bir olasılıktan döndük. iki ay oldu mu? sana ''hadi yanıma taşın.'' demiştim. sonrası kavgalar, benim bencilliklerim senin beklentilerin. olmamıştı. sana bu olmamışlığın benim içimden her gün taştığını anlatamamıştım. belki.bir yazı hiç böyle doya doya yaşamamıştık yine de neye dönüştüğümüz hakkında hayıflanmıştık. küçük hüzünler ne yüce şeyler.!


tavuk pilavların çaresizliği arasında yüzün nasıl hüzünlü görünüyor, 'her şey artık gölgenin gölgesi olacak ben de olmuş bitmiş gibi davranacağım.' diyorsun mutfakta bir tabağı dolduracak kadar dururken.


her yere yakışıyorsun. bir ölümü anarken, yanımda uyurken, ağlarken. her yere bu kadar yakışman olacak şey değil! 


daha ilk seni gördüğümde kabuğunun çok güçlü olduğunu , sana istesem de zarar veremeyeceğimi anlatmak için ilk annenden bahsetmiştin. ''cıvıl cıvıl sesiyle yoksulluğu bile bir oyun parkına çevirir.'' demiştin. belki sen hatırlamazsın, acın var. ben onu üçücü şahıs olduğum için başka yerlerinden hatırlayacağım anneni. 

bir gözlem evi gibi düşün bundan böyle beni. ne zaman ihtiyacın olduğunu hissetsem bunları sol cebimden çıkarıp önüne sunacağım.


herkesle burada tanıştım. bir araya en son ne zaman geldiğinizi bana bir şişe şarap açtığımızda anlatmıştın. yine bir cenazeydi. dayındı. 

herkes oradaydı. üstünden bir yıl mı geçti? acaba Nur Anne bu sancıya mı dayanamadı ? bunu sana soramam yine de bu sebep bana mantıklı geliyor.


İnsanı kanser yapan kayıplar. Gerçi annenin gördüğü ilk kayıp değildi. deden, teyzen, dayın, anneannen hepsinin arkasından ağladığını anlatmıştın. Sonra da eve gelip temizlik yapardı. Sevdiğin birine kırılmayı yumurta kırmak kadar çok yaşamıştı.


Sana kötü bir kader bırakmış olması endişelendiriyor beni. Yaşanacak iyi şeyler de olsun istiyorum. Yüzün, annenin ölüsüne ağlarken bile nasıl bu kadar güzel,bilmiyorum.