ÖZET

1989’da İstanbul’da doğan “Yine de Âmin, Dank, Lakuna, Anekta, Geçtiğimiz Altı Ayda Çok Şey Oldu, Bizim Zamanımız ve son olarak Behice’nin Yarım Kalan İşleri” adlı farklı yazınsal türlerde eserleri olan Sinem Sal, yeni Türk edebiyatında adıyla ve edebi kimliğiyle özgün bir yer oluşturmuştur.

Sinem Sal, “Yine de Âmin”de aşkın yarattığı akıl ve kalp arasındaki ikirciliğin birçok yönü üzerinde durarak hiddetiyle, şefkatiyle, duasıyla, bedduasıyla ve hüznüyle onun birey üzerindeki etkisini geniş bir şekilde işler.

Sal’ın şiirlerinde öne çıkan ana izlek yoğun bir lirizmdir. Bu lirik atmosferde; dua, içtenlik ve yakarış hâkimdir. Yalın ama kolaycılığa kaçmayan bir söyleyiş vardır. Eserin genelinde aşk, yalnızlık, ayrılık, özlem gibi konuları ele alan şair, metinlerarası ilişkilerden beslenerek metnin anlam ve çağrışım dünyasını genişletmiştir.

Akıl ile kalbin tezatlığının arasında kalmış bir ruhun bazen sevgiliye sitemi bazen de yalvarması görülür. Eser baştan sona birbirine zıt bu iki kavramın bir arada kullanılmasıyla ilerler. Her ne kadar yalın ve berrak bir dil ağır başsa da eserin bütününe bakacak olursak üslupta: ifade sapmaları özellikle deyimlerin yapısını bozarak kullanma, diyalog, iç monolog, konuşma dili, özel adların çağrışımından yararlanma, ödünç metinlere müdahale gibi teknikler görülür.

“Üslup ve İçerik Bağlamında Yine de Âmin” adlı bu incelemede eserin hem üslup özelliği hem de içeriği detaylı bir şekilde incelenecektir.

Bu inceleme, bir nevi onun şiir dilinin özgünlüğünü ortaya koyar.


Anahtar kelimeler: Sinem Sal, Yine de Âmin, Üslup, Tema, Metinlerarasılık

 


  YİNE DE ÂMİN’DE ÜSLUP VE TEMA

Tema, şiirin ruh halinin yansıması; üslup ise yazarın karakterinin gölgesidir. O halde üslup ve tema yazarın hayal dünyası, dünya görüşü, estetik algısı ve psikolojisinden bağımsız değildir. Her yazar kişisinin hayal dünyası ve estetik algısı farklı olduğundan üslubu da farklılık, kişiye özgülük göstermelidir.

 “Tema, şiirin yazılmasına yol açan his, davranış, düşünce veya hayali imleyen ve şiirin temel düşüncesini veren anahtar kelimeler aracılığıyla şiir boyunca geliştirilen, şiiri saran fikir veya duygu” olduğundan şiirin özellikle anahtar kelimelerinin tespiti temanın bulunmasında çok önemlidir. (Çıkla, 2012: 3)

Russel’e göre üslup, samimi ve içten değilse, yazar kişisine özgü değilse üslup sıfatına uygun değildir. Üslup özel ve özgünse aynı zamanda mizacın da belirmesidir.

“Ma‘lûmdur benim sühanım mahlas istemez,

Fark eyler onu şehrimizin nükte-dânları.”

Diyor Nedim. Her ne kadar sanatçının başarısı üslubun özgünlüğü ile ilintili olsa da yazar kişisi doğal olarak kendinden önceki ve kendi kuşağı içindeki büyük yazarların üsluplarından etkilenebilir ve izler taşıyabilir. Ama önemli olan kendi kaynağını oluşturmasıdır.

Dilin kullanımı içinde üslup lirik, didaktik, satirik, epik veya dramatik olabilir. Veya hepsinden izler taşıyabilir. Hitabet, mizahi veya sürreal olabilir. Üslup açık veya kapalı da olabilir.

Adını, tek tanrılı dinlerde “istek ve onaylanma” anlamından alan “Yine Amin” daha başlangıcıyla dinsel bir çağrışım içeriyor. Eserin ilk sayfasında yazar eseri kimlere ithaf etmediğini:

Otopsi raporunda “kalbi infilak etmiş”yazanlara,

Bu şiirlerin ithaf edildiği o iyi insanı

Elbette Allah yaratmadı; ama yine de ona…

Ölünce çiçek açacağına inananlara,

Yasak olduğu iddia edilen aşklara,

Hülya Koçyiğit’i izlerken ağlayan annelere…

Otobüse arkadan binince akbil uzatmayanlara

Çay karıştırırken bardaktan hıncını alana…

Kuzey cazıyla yemek yaparken geceleri arabeskin hakkını verenlere…

Kara dua kursu açarsam ücretsiz katılım göstereceklere,

Antikacılar Sokağı’nda çay içenlere,

Şiirden anlamayanlara,

Word’de harikalar yaratanlara,

Halk arasında “kara sevda”olarak bilinen tüm cinsel ilişkilere,  

Bu ifadelerle belirtirken eseri kime ithaf ettiğini ise “Kalbinin içinde sinekkuşu besleyenlere” diye belirtiyor.

Eser “Kuş” metaforu ile başlayıp yine “Kuş” metaforu ile sona eriyor.

“ Bağışla beni kuş kafesinde kuş olamadım.” (S.79)  

 


AŞKIN İKİLİ KARŞITLIĞI: AKIL VE KALP

Akıl ve kalp arasında sıkışan öznenin akıldan vazgeçip kalbe sığını ancak kalpte de mutlu olamayışı aşkın hem şifa veren hem de marazi paradoksuyla tüm metin boyunca okuyucuya sunulur.

Eserdeki çoğu şiirin başlığına bakarak bu sonucu tasdikleriz.

“Bir tuhaf çiçek açarsa kalbindir, Kalbi bozuk olanın, ağzı olmuyor öyle, Kimse kalbinin akranıyla geçinemiyor, Aklın almadığı, kalbe doluyor, Kalbinle görmeyi bırak, daha mutlu olursun, Zannedersem tek eksiğimiz aşktı, Dini yayacaktım, aklım alsaydı insanlığı”

Aşkın bu ikirciliğinde sıkışan öznenin tüm halleri ve tecrübeleri bazen öğüt, bazen uyarı bazen de sitem şeklinde karşımıza çıkar.

“Kendi tırnağıyla kalbini deşen, kalbiyle tanışır.” (S.9)

“Bizim için yalnız şunu diyebilirdim,

İki farkı dilde seninle

Aynı anlama gelseydik

Keşke.” (S16)

“Sonradan anladım kalpsiz insanla zinadır her sevişme

Talan ettiğim bu tarlayı sürmeye, şimdi gelsin öküzler.” (S30)

“Dedim

Sakince gelin peşimden

Çünkü kalbim dayanıklıdır bilinmeyene

Dediler

Kalbiniz olmasaydı

Daha çok dayanırdınız

Dedim

Var mı bir isteğiniz

Dediler

Aklınıza mukayyet olun.” (S. 37)

“Yaşamak için kalbimi

Buza çevirdim.” ( S.41)

“Sokakta yürüyorum, organ mafyası yolumu kesiyor:

Bize kalbinizi bahşederseniz, size aklınızı veririz.

Arkamı dönüp koşuyorum, müneccim halime bakıyor:

Bu kalple çok yaşamazsın, üç vakte ölüyorsun.” (S.44)

“Kalbim bu gezegende çok mu ağır ne

İyisi mi biz aya gidelim.” ( S.57)

“Kız bırakmıştır anlatmayı aşkı

Zira geçiş üstünlüğü yoktur kâinatta

Velhasıl demlenirken her şey kopkoyu

Kalbine dayatılan şokla yaşamayı bıraktı

Kıza hepsi geçer diyorlar

Öyle de zaten.” (S.59)

“Ellerimiz bir hastalık, gözlerimiz keza

Kalbimizin Allah belasını vermiş.” (S.66)

Şair, el göz ve kalp arasında bir bağlantı kurarak akıl ve kalp karşıtlığını bir kargışla bitiriyor.

“Cerrah olursam ilk işim kalbimden kurtulmak

Bu ellerle mi?

Bu ellerle…” (S.68)

Anlatımda tekdüzeliği kırmak için istifham sanatından besleniyor.

 


  İRONİK DİL

Türk şiirinde özellikle Garip ve İkinci Yeni’de sıklıkla kullanılan bu teknik söylenilen sözün tam tersini kastederek gerçeği çarpıtıcı bir şekilde ifade etme sanatıdır.

TDK, “İroni” kelimesine; gülmece, söylenen sözün tersini kastederek kişiyle ve olayla alay etme anlamını vermiştir. İronide ince bir nüktedanlık ve anlam zenginliği vardır, bu sebeple yazarlar tarafından sıklıkla kullanılır. Sal’ın şiiri ironik dilden yoksun değildir.

“Seninle şüphesiz seviştik, seninle çok güzel

Ve seninle şüphesiz çok güzel seviştik

Şüphesiz seviştik, Allah bize oradan kaç günah” (S.73)

Her ne kadar Cemal Süreya’nın Üvercinka’sında geçen:

“Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler

Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının” dizelerini çağrıştırsa da metne zenginlik katmıştır.

“Okullardan tek şey öğrendim

Solak, sağ yanına alınınca bazen çarpışır dirsek.” (S.38)

Günümüz eğitim sistemini eleştiren bu dize de şair okuldan hiçbir şey öğrenmediğini ironik bir dille aktarıyor.

“Bugün evliliğimin en kötü günü

Çünkü âşık oldum.” (S.73)

Yazar, evlilik kurumun kısıtlayıcılığını artık “Âşık olunamayacağı” üzerinden ironik bir şekilde anlatıyor.

“Kıyamet kopmuş

Haberim olsaydı, kendimi savunmaya

Giderdim elbet.

Derdim.

Allah’ım sen de dünyada olsan

Delirirdin nihayet” (S.74)

İçerik olarak tekke şiirindeki “Şathiye” türüne benzer yapıda olan bu dizeler hem bu dünyada var olmanın zorluğuna hem de kıyamet inancına ironik bir göndermedir.

“Kalbim Ziggurat:

Efendim madem konuktum dünyada

Haddim değil sormak ama

Neden beni unuttunuz?” (S.76)

Bu dizelerde ise yalnızlığın korkunç boyutu ironik bir şekilde verilir.

 


KARAMSAR DUYGULAR

Eserin genelinde akıl ile kalp arasında kalan akıldan vazgeçen ama kalpte de umduğunu bulamayan öznenin daralmışlığı, kanamışlığı ve şikâyeti görülür.

Eserde en çok kullanılan sözcüklerin bedbinliği çağrıştıran sıfatlar olduğu tespit edildi.

Burada yazar, özellikle “Kara” sıfatını eserde 13 kez kullanarak anlatımda tekrara düşmüştür.

“Kara dua kursu”(S.5)

“Kara sevda”(S.5)

“Kaçıp kara delikten” (S.8)

“Kadıköy çarşı pazar bense kara gelin.” (S.18)

“Kara çiçekler gibi büyür gece uykumda.” S.21)

“Kara gelin olacağım bunu söylemiştim değil mi?.” (S.28)

“Kim kaybetti ki kara aşkı ben buldum küt diye.” (S.30)

“Dedim kara kutumu verin bana.” (S.34)

“Bağırdım kara göründü kara göründü.” (S.36)

“Kapkara bir adaya düşüyorum.” (S.43)

“Mürekkebi kara” (S.60)

“Kara kedi” (S.60)

“Şimdi bak, ben bir kara haberim.” (S.64)

 “Kökünü kurutup savrulduğum dünyaya

Başka türlü hikaye bulamıyorum anlatacak

Kurduğum köprünün üstünden geçecek bir tabur

Halatları yaktı diye küsecek değildim insan türüne.” (S.15)

Şiirin öznesi görüldüğü gibi bu dünyaya ayak uyduramayan, karamsar ve yalnızdır.

Bu yalnızlık öyle şiddetlidir ki ilerleyen sayfalarda özneye

“Öyle yalnızız ki

Ölsek toplu gömülürüz.” ( S.19) dedirtir.

Yine aynı kitapta yer alan “Bu Muskayı Kim Yaptıysa O Bozar” adlı şiirde bu dünyaya yabancı olan öznenin uyumsuzluğu görülür.

“Evladım,

Ben o kudurmuş köpeğiyle çok uyudum dünyanın

Uzaklardan çağrıldım, bir sorunum var

Dünyaya alışmak gibi

Ve bu siyah kapıyı olanca gücümle ittiğimde

Karşımda olacaksın.” (S.13)

Yine bu dizelerde görülen “köpek” imgesi, Birhan Keskin’in “Penguen” şiirindeki “Penguen” imgesini çağrıştırır.

“Bir yanım bembeyaz ışık

kör ediyor, bir yanım zehir gece

parktaki salıncağa binmeyi

beceremedim bugün ben de.

Penguen bana sırtını dönme.

Unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.

Dünya yordu bizi. Benim de söyleyemediklerim

var. Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.

Uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu,

geldikçe anlıyorum ki, biz,

bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.” (Ba, 28)

 

İFADE SAPMALARI

Kendi içinde birden fazla şekli olan ifade sapmaları şiir dilinde anlamı zenginleştiren bir tekniktir. Modern Türk şiirinde, özellikle özgün yazarların başvurduğu bir anlatım tekniğidir.

İfade sapmaları Yine de Amin’de “Deyimleri Yapısını Bozma” ve “Ödünç Metinlere Müdahale” şeklinde görülür.

 


  DEYİMLERİN YAPISINI BOZMA

Sinem Sal’ın üslubunun en belirgin özelliklerinden biri halkın ürünü olan, kalıplaşmış deyimlerin yapısını bozarak özgün, canlı bir söyleyiş oluşturmaktır.

“Deforme edici dil” Sal’ın üslubunun temelini teşkil eder ve şiirlerine çok sesli bir hava katar.

Bu bozma ve uydurmalar şairler tarafından okuyucuyu sarsmak için bilinçli bir şekilde yapılır ve özellikle 2.Yeni şiirinde zirveye ulaşmıştır.

“Sabır taşa emanet,

Çatlamayı da bilmeli insan” (s.11)

Burada “Sabır taşı” deyiminin yapısını bozarak fazla sabretmenin iyi bir şey olmadığını vurguluyor.

“Gökten inen zembil neden değil umurumuzda.” (s.19)

“Gökten zembille inmek” deyiminin yapısını bozarak özgün ve canlı bir söyleyiş yakalıyor.

 “Yanlış ata oynamışım

Gerçi pek de uygun değilim dünyaya.” (s.39)

“Yanlış ata oynamak.” Deyimini olduğu gibi kullanmıştır.

 


ÖDÜNÇ METİNLERE MÜDAHALE

Nurullah Çetin “Şiir Çözümleme Yöntemi” adlı eserinde bu kavramı şu şekilde açıklar.

“Önceden bilinen ve kamuya ya da kişilere ait olan bazı metinleri veya metin parçalarını kısmen ya da tamamen değiştirmek. Şairler bu tür alıntı metinlere amaçlarına uygun olarak müdahalede bulunabilmektedirler. Mesela kelimelerin yerlerini değiştirirler veya bilinen kelimelerin yerine başka kelime koyarlar. Bu da alışılmamış bağdaştırma kapsamı içinde değerlendirilebilir.“ (2013,184)

Buradaki amaç yine şairin özgün bir söyleyiş yakalaması, anlatımda tekdüzelikten sıyrılması ve okuyucunun kanıksadığı dilin kurallarını sarsmak istemesidir.

 “Kargayı beslemekten yaralanmışım

Selameti beklemekten usanmışım.” ( s.10)

Burada şair ilk dizede “Besle kargayı oysun gözünü” atasözünü, ikinci dizede ise “Sabrın sonu selamettir.” Atasözünü kendi ruh halini anlatmak için değiştirmiştir.

“Dedim varlığına armağan olsun,

Dedi hakkındır kime taparsan.” (s.52)

İlk dize ile Andımız’a ikinci dize ile İstiklal Marşı’na ait olan dizeleri söz ve anlamında bir sapma oluşturarak yeniden üretiyor.

“Canım sıkılıyor çok vuralım istersen kuş diye.” (s. 62)

Ülkü Tamer’in “Konuşma” adlı şiirinde geçen “ Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.” Dizesini değiştirerek kullanıyor.

“Hangi anne beni doğuracakmış şaşarım.” (s.62)

İstiklal Marşı’nda geçen “ Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım.”

Dizesini anlam ve ses bakımından değiştiriyor.

“Efendimiz dünya ne zordur bilseniz, hani

Ben o ahval ve şerait içinde dâhi

Haydutların ağzını öpmeye kalktım.” (s.76)

Burada Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde geçen “Vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin.” Sözünün anlamını ve sesini saptırarak kendi sıkıntısını anlatmak için kullanmıştır.

“Efendimiz, bir kulunuzu çok sevdim

O beni çok sevdi, şimdi ocağınıza emrinizle

Ağacımı dikeceğim ben de.” (s.76)

“Ocağına incir ağacı dikmek” deyimini anlam ve sesinde sapma oluşturacak bir biçimde yeniden üretiyor.

“Sonra sade kahve içerdik mecburiyetten.” (s.45)

Dizesi ile Turgut Uyar’ın Geyikli Gece şiirinde yer alan bir dizenin parçalarını kısmen değiştirerek yeniden üretiyor.

“Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz

Bilir bilmez geyikli gece yüzünden.” (Dünyanın En Güzel Arabistanı,S.113)

“Kesecekseniz buyrun başım,

Canım vakitsiz ötmek istedi.” (s.64)

Burada, “Vakitsiz öten horozun başını keserler.” atasözünü kendi üslubuyla dönüştürerek kullanıyor.

 

KONUŞMA DİLİ

Şiir dilinde mecaz, metafor, edebi sanatlar tercih edilirken, gündelik dilde ise daha anlaşılır, yalın bir dil tercih edilir. Ancak şiir hayatın her alanında olduğu için ister istemez günlük konuşma dilinin olanaklarından da faydalanır.

Konuşma dili, Türk şiirinde özellikle Garip akımında görülmeye başlamıştır. İkinci Yeni şiirinde Cemal Süreya, Edip Cansever, Turgut Uyar ve Ece Ayhan’da konuşma dilinin şiirde en etkileyici örnekleri verilmiştir.

Konuşma dili, şiir dilinde olduğu gibi değil gerçeği çarpıtıcı bir şekilde kullanılırsa, yeni ve sıra dışı bir söyleyiş yakalarsa amacına ulaşmış sayılır.

“Sizin hiç babanız öldü mü?” diyen Cemal Süreya’dan

“Babam gözlerini verdi Urfa önünde” diyen Ahmet Arif gibi okuyucuyu sarsan ifadeleri örnek olarak verebiliriz. Sinem Sal şiirinde konuşma dili; yeni bir gerçekliği ve özgün bir kavrayışı ortaya koyma bakımından zayıftır.

“Abim burası tek yön, sen buradan devam et.” (S.21)

“Ablam sen şimdi buradan dümdüz gidiyorsun.” (S.31)

“Tahammülüm yoktu anlamaya sıkıntıyı çünkü başta kendisi beni sallamıyordu.” (S.33)

“Nihayetinde sevdiğimiz her şeyi unutmalıyız, yoksa yaşamak bir tür çileye döner ki unutmayınca.” (S.37)

Örneklerde olduğu gibi konuşma dili, okuyucuyu kanıksamış olduğu dış dünyadan koparmıyor.

 


YİNE DE ÂMİN’DE METİNLERARASI İLİŞKİLER

Metinlerarasılık, bir metnin başka bir metinle söyleşmesidir. Bu teknikte amaç metni çok sesli ve çok anlamlı bir yapıya büründürmektir. Geniş kapsamda toparlayacak olursak bir filmin bir şiirden, bir romanın bir tiyatro eserinden veya bir öykünün bir mitoloji ile ilişkili olma hâli diyebiliriz. Divan şairleri ve modern yazarlar bu teknikten fazlasıyla yararlanmıştır.

Örnek okur nitelikli okuma yapmak için metnin gönderme yaptığı metinlere de vakıf olmalıdır. Sinem Sal şiirini besleyen, onu kurtaran temel kavramın metinlerarası ilişkiler olduğunu söyleyebiliriz. Tüm eser boyunca, şair bu tekniği fazlasıyla kullanmaktadır ve şiirini zenginleştirmektedir.

“Kalbim kuzeyde bir yerde

Sola çark:

Esselâmû aleyküm ve rahmetûllah” (S.10)

Müslümanlar arasında dini bir selamlaşma olan bu tümce, şiirin bütününden uzak ve dinsel bir atıf olarak metnin sonunda geçer.

“Atlarsam bu tepeden, olamam belki Hezarfen

Yine de tutup nefesimi koşarak geldiğim kıyıdan” (S.20)

Kendi yaptığı kanatlar ile dünyada ilk kez uçmayı deneyen Hezarfen Ahmet Çelebi’ye atıf.

“Telefonu kaldırdım, Cebrail.

Bağırdım, çok yazacak, kapat” (S.27)

Sal şiirinde dinsel söylemler birer mofif olarak kullanılır ve şairin şiirini besler. Bu dinsel söylemler dini duyarlılık bakımdan yoksundur.

“Açlıkta ve toklukta ayrı olacağımıza yemin ederim.” (S.34)

Şiirin adı olan bu dize Evrensel Evlilik Yemini Metni’nde geçen “Hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde ve kötü günde, yoksullukta ve bollukta, ölüm bizi ayırana kadar” dizelerini deforme ederek yeniden oluşturur ve metinlerarasılık bakımdan mizahi bir göndermede bulunur.

“Ben Lambada’daki sarışın kız olaydım

Hiç düşünmez öperdim.” (S.40)

Adını Brezilya’nın kuzeyindeki dans türünden alan Lambada şarkısına metinlerarası gönderme.

“Kâinat mucizeyi yaratırken, hâkikati baltalar neden

We are still waiting for the miracle,

Haksız mıyım Cohen?” (S.66)

Kanadalı şair ve müzisyen Leonard Normen Cohen’in şarkısında geçen bir dizeyi kullanarak metinlerarası göndermede bulunmuştur.

 


SONUÇ

Bu çalışmada, Sinem Sal’ın “Yine de Âmin” adlı eseri üslup ve içerik bakımdan incelenmiştir. “Aşk” Sal şiirinin en önemli unsurudur. Onun şiirinde geçen tüm kavramlar, aşka hizmet eder; onun çevresinde şekillenir.

Aşk, Sal’ın şiirinde dış dünyanın zorluklarından kaçış, arınma ve sığınaktır.

Aşk; duasıyla, bedduasıyla, hiddetiyle, nefretiyle, yakıcılığıyla ve tutkusuyla bir bütün halinde tüm tezatlıklarıyla görülür.

Bu kavram etrafında şekillenen üslup ise metinlerarasılık yöntemi ve deforme ediciliğiyle genişler. Metnin genelindeki dinsel unsurlar da birer motif olarak kullanılır. Bu bakımdan ilahi değil, beşeri aşk duygusu hâkimdir. Şair, yer yer aklına ilk geleni söyleme kolaycılığına, konuşma dilinin sıradanlığına ve kulağı tırmalayan ahenksiz kelimelere yer verdiyse de deforme edici dili ile özgün bir söyleyiş oluşturmuş, metinlerarasılık yöntemiyle de eseri tematik olarak zenginleştirmiştir. Sal’ın şiirinde anlam kapalı değildir, bu şiirler elemle edinilmiş birer tecrübe örnekleridir.

Özetle, onun şiirinde “akıl ile kalp” arasında gelgitler yaşayan karamsar kişinin kalbi seçmesi ama yaşamak için kalbini buza çevirmesi zorunluluğu vardır çünkü Sal’ın aşkı hem lirik hem de diyalektiktir. 



KAYNAKÇA

Sal, Sinem. (2016). Yine de Amin, İstanbul, A.P.R.I.L Yayıncılık

Çetin, Nurullah. (2013). Şiir Çözümleme Yöntemi, Ankara, Öncü Kitap.

Çıkla, Selçuk. Şiirde Tema Kavramı Üzerine, Yeni Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı 6, Ekim 2012