Masamda yer edinen lambanın ışığında

Bulanık bakışlarımla daha mı düşünceliyim?

Pencerenin ardındakı yağmur damlaları

Toprağı değil de benliğimi dövüyor.

Engel olamayınca gözlerimi kapıyorum

Diğerleri gibi...

Yağmur kesildi

Hava alabildiğine açık

Seratonin çağlayanlarına

Dağ kokusu sinmiş bir ovadayım

Ve bir kurbağa senfonisi

Gerçekliği

Bırak

Bırak

Bırak...

Gökyüzüne bakıyorum

Bulutlar ruhsal bunalımlarımı kapatmakta

O vakit ilerliyorum uygar milletlercesine

Tanık oluyorum...

Tavşan kuruntularımı kemirdi

Karınca hayal ağrılarımı toplayıp getirdi

Kötü düşüncelerimin başında

Kanlar içinde

Bir raskolnikov baltası...

Belkilerimin ütopyası tam da burası...