Bir şeyler hafifledi içimde... Kabulleniyorum sanki...

Neyin nasıl vuku bulacağını bilemeyiz, dolayısıyla bir şey oldu diye veya bir şey olmuyor diye üzülmenin hiçbir manası yok. O şey olmuyorsa; ya bir gün olacağı içindir ya da bir gün o şeyin olmasına ihtiyaç duymayacağın için. İkisi de güzel. "Lütfun da hoş, kahrın da hoş" diyor ya, o neden biliyor musun? Kahır diye bir şeyin aslında gerçekten var olmadığından... Yani her şey hoş. Anlıyor musun?

Hoş her şey.


Bazı şeyleri yaşamış gibi bile olabiliyoruz düşüncede ve deneyimlemek realiteden farklı mı sanıyorsun? Sen farklı mı sanıyorsun hayal edebildiğin bir şeyi gerçeğinden? Hayal edebildiysen yaşamışsındır zaten. Ya şimdi, ya geçmişte, ya gelecekte. Hepsi bunların aynı "an" zaten. Zamanı doğrusal algılıyoruz bu bedendeki algıyla ama üst bilinçte biliyorsun bunun böyle olmadığını. Biliyorsun:

Ol'an ol'muştur ol'acak ol'an da ol'muştur.

Öyleyse üzülmek niye? Asla düşme zihnin bu oyununa ve asla kendini değersiz görme. Sen öyle değerlisin ki bu alem sadece senin için yaratıldı. Nasıl mı? Alemdeki her şey sensin çünkü, göremiyor musun? Hem ay, hem güneşsin, hem doğu hem batı. O baktığın kişi, sevdiğin kişi, kızdığın kişi, sensin. Zirvesine tırmandığın dağ sensin, sensin içinde yüzdüğün deniz.

Hâlâ anlamadın mı iki gözümün çiçeği? Sensin, hepsi ve herkes. Bunu gerçek manada hissettiğinde ve kalp gözüyle gördüğünde, işte o zaman ol'duğun şeyin hakkını vereceksin ve tek bir şeye dönüşeceksin. İşte o zaman etrafında gördüğün bu başka başka aynalarla, yansımalarınla, bu dünyada neyi tezahür ettirmeye çalıştığınızı anlayacaksınız.

Yani anlayacaksın, sen.

Sen...

Bensin bir tanem.

Bir tanesin.

Uyan.