İğrenç bir rüyayla uyanmıştım. Saate ve aynaya hiç bakmadan arabanın anahtarını alarak evden çıktım. Rüyamda yaşadıklarımı yaşıyordum. Can dostumu görememiştim. Rüyamda olduğu gibi hemen arabaya binerek yola koyuldum. Nereye gittiğimi bilmiyordum ama sanki yolları ezbere biliyormuşum gibi şehirden ayrılmıştım. Dağlık bir bölgede durmuştum. Bundan sonrasını arabayla gidemezdim. Koşmaya başladım. Nefes almakta güçlük çekiyordum ama buna aldırış etmeden koşmaya devam ediyordum. Sonunda uzakta onu gördüm. Arkası dönüktü ama aradığımın o olduğuna emindim. Gördüğüm rüya maalesef gerçekti. Uçurumun kenarında duruyordu. Bağırdım. Dostum diye haykırdım. Beni fark edince arkasına döndü.
“Ne işin var burada? Nasıl buldun beni?”
“Dostum, seni rüyamda gördüm. Burayı gördüm. Uyandığımda sanki burayı ezbere biliyormuşum gibi nasıl olduğunu ben de anlamadan geldim. Hadi gel bana doğru, gidelim.”
“Yaklaşma! Benim için yolun sonu maalesef geldi. Sen evine dön.”
“Yolun sonu ne demek? Sen benden daha gençsin ve önünde uzunca bir yol var, yapma!”
“Ben sizin dünyanızda, sizin düzeninizde kurban olmak istemiyorum. Kimseye bu hazzı tattırmadan kendi işimi kendim halledeceğim.”
“Dostum, sen öldüğünde düzen değişecek mi zannediyorsun? Senin cesedini bile bulan olmaz burada.”
“Ben her türlü öleceğim zaten. Yaklaşma!”
“Sakin ol, dostum. Hepimiz öleceğiz ama öleceğiz diye kendini öldürmek doğru değil. Her şeyin bir zamanı var.”
“Benim zamanım dolmuş.”
“Dostum, lütfen yapma böyle! Dönelim evimize.”
“Ben oraya geldiğim anda beni öldürecekler. Benim katilim emirlere uymak zorunda kalan insanlar olsun istemiyorum.”
“Bu insanları bu kadar seviyorsun madem neden onları böyle yaparak üzüyorsun?”
“Buraya kadar gelmemiş olsaydın eğer yokluğumu senin bile ruhun duymazdı.”
“Nasıl böyle söylersin? Ben her sabah evden çıkarken ve her akşam eve dönerken seni görmeden geçer miyim? Benim bu dünyadaki en samimi dostum sensin. Bir gün olsun kafamı çevirerek geçtim mi yanından? Saatlerce beraber yürüdük, oturduk. Ben konuştum, sen dinledin. Beni bu hayatta senin kadar dinleyen olmadı. Bir kez olsun dinlemem demedin. Bazen saatlerce sustuk. Tehlikelere karşı birbirimizi korumadık mı?”
“Yaklaşma! Haklısın, senin için bu söylediklerim geçersiz ama gerçekten yokluğumu kim fark edecekti ki? Kimse fark etmese bile ben tek senin değil herkesin dostuydum. Kimseye bir zararım olmadı. Aç kaldım, susuz kaldım, itildim, kakıldım ama bir gün olsun kimseye surat asmadım. Ben ne yaptım da bu insanlara bana düşman oldular. Benim yaşadığım hayat kolay mı zannediyorlar. Benim yüzlerce arkadaşım yok oldu sessizce. Bir kez olsun kendisini ifade edemedi. İşkencelere, tecavüzlere uğradılar. O caniler bir sigara parasına cezasını ödemiş oldu. Çoğunun peşine bile düşülmedi ve ceza da ödemedi. Biz adalet bile isteyemiyoruz. Yüzlerce arkadaşım öldürüldü. Pardon öldürmek değil, kibar olayım uyutulduk. Ben uyutulmayacağım öleceğim. Hoşça kal…”
“Dostum, yapmaaaaaaaaaa!”
Derken rüyadan uyanmıştım. Rüyamda görmüştüm. Bir an olsun içim rahatladı ama çok kısa sürdü. Hemen pencereye koşarak can dostum diye hitap ettiğim mahallemizin en uslu köpeği Dost’a baktım. Her sabah evin önünde olurdu ama bugün yoktu.
Ona küçük bir kulübe yapmıştım. Sanırım benim emeğimin boşa gitmediğini göstermek için sabah ve akşamları orada görünür onun dışında sürekli mahallenin içinde her yeri dolaşırdı. Bütün mahallenin en yakın arkadaşı aslında Dost’tu ama bunu çoğu bilmezdi. Ben yalnız yaşıyordum. Dost olmasa kendimi yalnız birisi olarak anlatabilirdim. Onunla rüyada konuştuğum gibi yürürdük, otururduk, selamlaşırdık…
Onu evin önünde göremediğim an aklıma neler olduğu gelmişti. Önceki gün mahalleden birkaç köpeğin uyutulduğunu duymuştum. Uyutuldu kelimesini maalesef ben de kullanıyorum çünkü diğer türlüsünü ağzımıza alamıyoruz. Üzgünüm. Sanırım Dost da bu durumdan haberdardı. Dilimizi anlamıyor gibi gözükse de mahallede neler olup biterdi herkesten çok daha iyi bilirdi. Bunu da öğrenmiş veya en kötüsü görmüş olmalıydı. Rüyamda olduğu gibi hemen arabaya koşarak gittim.
Gerçekten rüyamdaki yerlerin var olduğunu gördüğümde şaşırmıştım. Rüyada gördüğüm yere yaklaştıkça da ne yapacağımı bilmediğim için korkuyordum. Yetişememekten korkuyordum. Bu korkumu henüz rüyamda gördüğüm tepeye ulaşmadan yendim. Dost ve bir grup köpeğin yavaş yavaş gittiklerini gördüm. Onlar da beni görmüş olacak ki koşmaya başladıklarında sadece Dost, arkasını dönmüş ve bana bakıyordu. Yavaşça arabayı durdurdum ve arabadan indiğim esnada diğer köpekler de onlara zarar vermeyeceğimi anlamış olacak ki yavaş yavaş bana doğru geliyordu. Korkumun, heyecanımın ve onları iyi görmenin verdiği mutlulukla yere oturdum. Derin nefesler alırken Dost yanıma geldi. Ona doyasıya sarıldım. Bazen vakit bulamıyorum diye arabada hazır bulundurduğum mamalarından çok az da olsa vardı. Onları oraya bıraktım. Yine geleceğim diyerek oradan uzaklaştım.
Onlar bizi anlamıyor, biz onları anlamıyoruz desek de çoğu insanım diye geçinenden daha iyi anlıyorlardı bizleri ve bizler de istersek onları çok iyi anlayabiliyorduk. Buna rağmen anlamak istemeyenler her zaman çoğunlukta oldu. Onlar bugün mahallemizi terk etti. İstedikleri şey, kibarlaştırılmış sözcüklerle canice katledilmemekti. Uyanamayacağını bildiği bir uykuyu kimse uyumak istemez. Bunun için insan veya hayvan olmaya da gerek yok. Onlar gittiğinden beri benim uykularım kaçıyor. Can dostlarımızın gitmesine ve katledilmesine sebep olan insanlar, şimdi rahatça uyuyabilirsiniz. Aslında sizin gibi insanların vicdanı çoktan uyuyakalmış belki de hiç uyanmamış.