anne ben solcu olmaya meyilliyim

ama olmuyor, mücadele içinde hiyerarşi canımı sıkıyor

canım çok sıkılıyor

bu balkona her çıkışımda Zûra'yla gurur duysam da

dağlara bakmaktan alıkoyamıyorum şu düzeni

tezgah aralarında aklıma ne mısralar geliyor da yazamıyorum

ellerim kirli


her şey uzaktan hoş geliyor gözüme

geçen pazar bir ağacı okşadım uzaktan

yanına vardım, rahatım kaçtı

ben kaçtım, ağaç kaçtı

babam ölse ne güzel yaşardık diyen çocuklarla dolu bir köy burası

ve insan boğazında üreyen bülbüller


herkes her şeyi biliyor, çok konuşuyor

icraate gelince sabah akşam dut yiyor


***


uyanır uyanmaz cenaze merasimi yaptık bugün

avcunda taşıdı hayatı, çocukluğu

öldüğüne inanmadı, öptü öptü

insan avuç içi büyüklüğünde bir ölüme üzülür mü

avuçlarından toprağa akıttım ölümü

veda sonradan öğrenilen bir şey değilmiş, anladım 

hep varmış, hazırmış

bu çocuk öyle güzel veda etti ki toprak atarken kendimden utandım

acının üstüne toprak attım

attım da 

çocukluğumdan artanlar orada kaldı.


yazık, ne zormuş hayatımız meğer

yol yordam bilmezmişiz, her şeye koştururmuşuz

bir yerlerde bir kanat çıt etse biz oradaymışız

biz ilkel miymişiz?

insan değil miymişiz?

o çocuğun avuçlarına müteakiben soruyorum:

biz bu dünyaya cenaze evleri kalabalık gözüksün diye mi geldik?

ağıt yakmayı bilmedik

ne varsa balkonlardan fırlattık bu yüzden


kafeste olmaktan iyidir dedim, ölmek

doğrular nasıl da cesur ve duygusuz

ben, nasılsa bir kazma kürekten ibaret

çok yanlış yerdeyiz, çok yanlış