Her şeyi var eden yokluk, ansızın gösterdi kendinde gizlediklerini. Kendi emekleriyle oluşturduğu âleme yokluğu gizlediği günden beri hoyratça dolaşan bu sistem sayesinde yorumlanıyor var olma bilinci. Bunun için anlam karmaşamı genişletirim kalbimde. Odalarına evreni sığdırmaya çalışır, genişletirim kurguladığım düşlerimi. Ansızın gün batımı karşılar beni fakat bu gün batımı hiç yok gibidir. Uzanan bulutların birbirine sarılması, kapatmıştır bulunduğum bölgedeki tüm şehirlerin baktığı uzak karanlığı. Grileşmiştir her yer.


Gün batımını ve gün doğumunu gözlemleyemediğim şu günlerde, insan yapımı zaman kontrol mekanizması olmasa zamanım on yedinci saatte karışacak gibiydi. Her kategorisini ezberlemeye çalıştığım insanoğlunun çözemediğim bazı noktaları meşgul eder beni, bu hava koşullarında.

Beyninin içindeki düşünceleri tıpkı doğada can güvenliği olmayan, tedirginliği ve kuşkusu her anlık hareketinden okunan, sürekli etraftan gelecek ani bir saldırıyı düşündüğünü için çevresini hızlı hızlı kontrol eden, nabzı yüksek ve solukları hızlı olan bir yavru sincap gibidir. Bu kırsal düşünceler aslında yangındır beynin içinde gerçekleşen. Sakinliğe her davet kordur. Oyalanan zihni kuşkularla boğuşurken, kendi istekleriyle kendi çıkmazlarını gezerken istemsizce seni de kontrol etmeye çalışmaktadır. Bu çıkmazlarda oyalandığı en büyük oda yalan ise istemsiz bir eylem ya da hareketle seni dahil etmeleri kaçınılmaz olacaktır. Öyküledikleri her hikâye onların nabzını arttırırken sadece sus. Bil ki susmak tevekküldendir.