Merhaba,

Uzak diyarlardan geldim

İnsanın insan olmadığı yerlerden

Yalnızlıklardan, büyük şehirlerden

Barlardan, süslü camilerden

Anlamsız bir dünyadan geldim

Kimsenin gülmediği

Sabah sekiz akşam beş

Zincirlerin kısaldığı

Patron suratsızlığı

Çok çalışmalıyızlara neden dedim

Git dediler git

Senden adam olmaz

Bizim ilahımız para

Çok çalışmalıyız ondan


Sonra...

Sonra

Sizi gördüm

Sizin gibi olduğum zamanları duydum

Bir perde aralandı

Bir perdenin ardından bir kız gördüm

Saçları sabahın en yakınlığı

Saçları bahtımın karalığı

Bana verin o kızı

Alıp gideyim onu

Çocukluğum uyansın

Biri olayım sonra


-Beni gördüler onlar

Puslu bir sabah

Bu garip bir oğlan

Hep susar, hep ağlar

Bir derdi var söylemez

Duvar diplerinde gezer

Büyük şehirlerden gelmiş

Buralarda yapamaz

Bizim ilahımız Allah

Odalarımız Mekke kokar

Bir kar yağar ansızın

Pencereden bakar ağlar

Bu kızı vermeyelim ona

Buralarda yapamaz

Bir gün kaçıp gider

Asiye onsuz yapamaz-


Merhaba,

Uzak diyarlardan geldim

Günde üç paket sigara

Bir şişe viski

Adı unutulan kadınlar

Allah yok gibi bir dünya

Karınlar tok beyinler boş

Uzaklardan geldim

Güler yüzlerin solduğu

Selamın sabahın unutulduğu

Evladın babayı unuttuğu

Huzurun olmadığı

Her şeyin olduğu

Bir yerlerden geldim

Bana verin bu kızı

Öpmelere kıyamam

Bana verin bu kızı

Cayar gidersem bir gün

Beni meydanlarda öldürün


-Allah'ı al kalbine

Allah'ın verdiklerini de

Al senin olsun Asiye

Ama garibim kızı üzme

Babası attan düşüp öldü

Anası bir köye kuma gitti

Abisi savaşta öldü

Öyle sahipsiz kimsesiz

Asiye çok güzeldir

Saçların zemheri

Gözleri dana gözü

Ellerine kırağı düşmüş

Kaşlarını Hızır çizdi

Kirpiklerini Umay Ana,

Çor yorgunsun

O seni dinlendirir

Alma ahını bu kızın

Yetimin ahı dünyaları titretir-


Merhaba,

uzak diyarlardan geldim

Bir düğün yaptılar bize

Plastik masalar, plastik sandalyeler

Eski bir gelinlik Asiye'de

Çizgili bir ceket bende

Everdiler bizi, puslu bir sabah

Birkaç leğen verdiler

Birkaç bakraç

Abdest alalım diye birkaç güğüm

Tuttum soğuk ellerinden

Getirdim odaya

Cehennem gibi bir soba

Yanıp durdu içim gibi

Unutmuştum çantada

Çeyreklik bir viski

Demeden

Allah beni sobaya atar

İçtim kana kana

Nedir bu dedi Asiye

Bir merhem dedim, bir ilaç

Bana da ver, dedi biraz

Ateş aldı her yeri

Öpüştük durmadan

Başı döndü Asiye'nin, ağlayıp durdu

Bu pislik içki miydi? Allah bizi yakacak.

Sustu Asiye sonra.

Bir daha konuşmadı.


-Mutluluk diyordun?

Nerede mutluluk.

Daha bir haftada bu kızı soldurdun.

Kış geldi şimdi,

Kurtlar ulur uzakta.

Bir yazı geçirdin yatarak,

Ne yakacağın var,

Ne de yiyeceğin.

Ne komşuluğun var,

Ne selamın sabahın.

Aldık seni aramıza

Verdik sana kızımızı,

Kapandınız odaya

Bir daha göremedik-


Asiye ile ben aylarca seviştik

Komşular ekmek verdi biz seviştik

İçki bulamadım ağladım biz seviştik

İlçelere gittim karda kışta

İçkiler getirdim içtim kana kana

Puslu bir sabah

Karlar eriyordu

Asiye'nin karnı şişmiş bana bakıyordu

İçimi bir korku sardı

Bu nasıl bir hayat?

Bir tek Asiye var

Bir tek bayat ekmek

Ne bir ses var

Ne de bir heyecan

Asiye ana olacak

Köylü bakar çocuğa,

Asiye'ye de bakar.

Biraz zaman sonra

Ona bir koca bulurlar.


Ben yapamam buralarda çok bile dayandım

Gidiyorum dedim

insanın insan olmadığı yerlerden

İnsanın insan olmadığı yerlere

Barlara, sokaklara, şehirler

Anlamsız bir dünyaya dönüyorum

Kimsenin gülmediği

Sabah sekiz akşam beş

Zincirlerin kısaldığı

Patron suratsızlığı

Çok çalışmalıyız

Hayat ancak öyle gider

Gidiyorum dedim kendime

Asiye ile seviştik

Bir mektup bıraktım Asiye'ye

Mektepteki öğretmene

Okutsun diye.


"Gidiyorum Asiye,

bu kadar benden

Beni affet

İstersen affetme

Gelmeyeceğim bir daha

Sakın beni bekleme,

Ben bir yere ait olamam,

Gezeceğim tüm ömrümce."


Puslu bir sabah

Yola çıktım sessizce

Bir bilet parası borç aldım

Köylünün birinden.

Cam kenarında bir otobüsün

Yola çıktım

Yalan değil içim sızladı.

Hatta biraz ağladım.


Gidiyorum Asiye

Bu kadar benden.