Bir yokmuş, iki yokmuş. Zamanların birinde, zamansız bir adam yaşarmış. Boyu boyuna, huyu huyuna uzar gidermiş. Öyle olmuş ki uzunluğu, adam "Uzun" diye çağırılır olmuş. İnsanlar zamanla Uzun'u sevmiş. Uzun demiş ben büyüyünce büyük adam olacağım.

(Masallı Atın notu: İlerleyen masallarda klasik giriş olarak kullanacağım, bilginize. Kahve alıp geliyorum.)


Uzun bir gün şaşılacak bir olayla karşılaşmış. Varlıklı sayılan bir kimseyi, halkın ambarlarından hasat çalarken görmüş.

Kendi kendine düşünmüş:

"Bu çok yanlış bir şey, nasıl bunu yapar! Bunu gidip halkımıza söylemeliyim"

Bu sırada görüldüğünü fark eden adam hızla ona yaklaşır:

— Uyy! Benim Uzunum buradaymış, ne yapıyorsun burada de bakalım?

— Öyle gezerdim, sen nereden çıktın? Hiç fark etmedim seni. (Daha iyi bir yalan uydurmalıydın Uzun.)

— Bilirsin zengin olmak zordur, ticaretle uğraşınca çiftçileri ziyaret etmek gerekiyor. Hans Amcan'la sohbet etmeye geldim. Almanak Hans ekmek fiyatlarından şikayetçi. Ortaklaşa bir çözüm buluruz belki dedim.

— Ya öyle mi? Ne hoş bir hareket. Bu düşünceli davranışını takdir ettim. Yolun açık olsun.

— Uzun bana bak! Bu elimde görmüş olduğun kestane balını, kestane balının diyarından getirdim. Pek lezzetlidir, bunu sana armağan etmek istiyorum. Kabul eder misin?

—Yoksa bu... Buuuu! Oradan mııııı! (Uzun garip bir sevinçle zıplar.)

Bunu bir kere yemiştim, enfestir. ZongZong Diyarı'ndan kestane balı demek. Bu çok değerli bir hediye, bunu kabul edemem.

— Al yahu ye ye, hatta bir ara bize uğra manda yoğurdu vereyim. Güzel bir tarif biliyorum. Hadi kendine iyi bak Uzunum.

— Teşekkürler efendim, görüşürüz.

(Bu konuşma ve hediye üzerine Uzun olanları kimseye anlatmamaya karar verir.)


(Birkaç gün sonra manda yoğurdu için varlıklı kimseyi tekrar ziyaret eder. Ziyaretin olduğu gece bir kâbus görür ve sayıklayarak uyanır.)


"Fakir çalmayı bilmediği için fakirdir."


(Oldu sanki, bence oldu, yenir.)