“Kaçtığım kaçıncı şehir, değiştirdiğim kaçıncı gömlek, görünmemek için saklandığım kaçıncı kuytuydu bu.”
Onlardan kurtulmak, onlara yakalanmamak için verdiğim kaçıncı mücadeleydi hatırlamıyorum ama işte yine gelmişlerdi. Nereye gitsem, ne yapsam beni bulmayı nasıl başarıyorlardı böyle! Peşime çoktan düştükleri için kaçmak dışında başka bir çarem yoktu. Biri, beni ardına gizlendiğim yalanları aşikâr etmek ve de gerçeklerle dağıtmakla, diğeri ise susturduğum, susturmaya çalıştığım sessiz çığlıkları kulağıma fısıldayıp beni ruhumun karanlık dehlizlerine hapsetmekle tehdit ediyordu. Tanrım, işte bu fenaydı! Kaçmak, kaçmak, kaçmak… Aklımdan geçen tek şey… Ardımda bıraktığım korkuları tekrar evlat edinmeye hiç niyetim yoktu. Edinmezdim, edinemezdim… Bu gece daha mı cesurlardı, daha mı acımasızlardı! Kaçmak, kaçmak, kaçmak… Peki ama daha ne kadar? Ensemde bir nefesin varlığı… Omuzuma dokundu bir tanesi; yakalanmama ramak kaldığının resmiydi bu. İttim o eli sertçe. Peşimi bırakmıştı karanlık çehreli olanı. Rahatladım sanmıştım. Bu sefer diğeri yakaladı diğer omuzumdan. Sesini duyar gibi oldum, irkildim. Peşimi bırakan karanlık çehreliden daha hırslı, daha öfkeliydi. Durdurmayı başarmıştı beni. Ellerimle kapattığım zaman duymayacağımı sandığım ahmakça bir hareketle iki kulağımı da sımsıkı kapattım. Ne ses ama! Susması için ona yalvarmak dışında elimden ne gelirdi ki! Başımı sağa sola savuruyor, yalvarıyordum. Bir sessizlik… Susmuştu. Ama neden? Şaşırdım, ellerimi yavaşça indirdim kulaklarımdan. Ses yoktu. Ses değil, çıt yoktu. Kurtulmayı başarmış olmalıydım ya da belki de kurtulduğunu sanan bir ahmaktım! Yalnızlığımın sessizliğini ortaya çıkaran bir tenhalık, bir tuhaflık vardı. Gitmişlerdi. Anlam veremediğim bir buhran…
Neden onlar yokken her şeyden bihaber yaşıyormuş gibi hissediyordum? Neden konuşmaları ve beni yakalamaları için yalvarmak üzereydim. Tanrım işte bu daha da fena! Yoksa, yoksa onları takip eden ben miydim?
Yataktan fırladım, ter içindeydim. Derin bir nefes aldım. Bu gördüğüm kaçıncı kâbus! Daha kaç kâbus gerekli “İç savaşımdan” sağ çıkmak için. Kaç kaçış, kaç korku, kaç nefessizlik gerekliydi susmaları için… Ağır ağır doğruldum, yataktan çıkmak ve pencereye yaklaşmak istedim. Dışarıda güneş alabildiğine parlaktı. Hava da güzel denilebilirdi. Arkamı döndüm, masanın üzerine takıldı gözlerim. Masada durana… Tebessüm ettim.
Biliyordum, hissediyordum, bütün bu sesleri susturacak ve beni iç savaşımdan kurtaracak başka bir sesin varlığı… Yakındı.
Mahsum
2022-07-24T23:49:40+03:00Teşekkür ederim ilginize, baştaki söz de bana ait hocam 🍀
Meriç Koç
2022-07-24T23:42:10+03:00İçten bir anlatımınız var. Baştaki alıntıyı da ayrıca beğendim.