Dünya küçük sevgilim, hatırlarsın tanıştığımız günden. Onca zamanın bu kadar çabuk geçtiğine bakma, alıştığımıza sakın kanma. Çok sonradan rastlaşmamız gerekiyormuş; bu şehir bize çok eskiden dinlediğimiz o şarkıyı daha da unutturuyor sadece. Bu hengame de elbet biter, nihai saltanatlar da çöker; yalnız mum ışığının aydınlattığı bir gecede dönmesi için taş plaktan çalarız şarkımızı, sen hiç merak etme.


Gittikçe daha da uzaklaştığımızın farkındayım. Sen artık adını unuttuğum bir dağın kadını, bense bir ada vapurunda denizle yolculuk yapan bir adam. Buluşmamız için ortada bir yer seçmez artık bu şehir, zaten daha bu şehirde görüşmeyiz bile. Uzaklığı ne kadar olur, mevsimlerden hangisinde oluruz bilemem. Farklı bir coğrafyada, ayrı geçen yıllara pişman olmayacağız görüştüğümüzde, merak etme.


Sonra çok özlemiş gibi sarılmayacaksın mesela bana, eskilerin özlemini gidermeyeceğiz ki. Artık acı kahve içiyor olacağım o zaman. Belki sen de saçlarını toplar da gelirsin bilemem. Adını unuttuğun o şarkı benim. İnan, ne zamandır sebepsiz arayışlarımın sebebi sensin.


Sen ve ben acıdan bir dağız, inan bana bunun hiçbir önemi yok. Gideceğini bilmediğin rotayım ben, ineceğimi bilmediğim duraksın. Bize kalsa bunca yıl beklemez daha evvelden kavuşurduk; biz bekletildik sevgilim ve bu da bu cihanın ihtişam tanımı diyebilirim sana. Her şeyi hatırlayıp beni unutman değil asla boşuna.


O treni sen de bekledin ben de, birbirimizden farklı zamanlarda. Tren garında değil de yedinci vagonda, yolculuğunda buluşacakmışız aslında. Hayatın bir yerinde, yenisinde veya eskisinde güzeşte kalan beklenmezmiş; bunu anladım. Önümüz yeni bir yol ve geçmişin soluk rayihasını anımsatan yeni bir yol arkadaşı. O yüzden bir an bile durma, derhâl göğe bak.


Velhasıl kelam istikamet belirsiz, yol baki. Metruk bir taşra keşfederiz belki. Önceden uyarıyorum bak sıkı sıkı sarın, hırkanı giy mesela önümüz zemheri. Bir çarşamba günü yazıyorum bu mektubu, aylardan eylül, tarihse yirmi biri. Bu adada saat dokuzu çoktan geçti ve ben soldan, ikinci sapaktan dönüyorum bak, gireceğim o yola. Duy sesimi ve sen de çok geçmeden ilerilerden bir yerden dön, geç kalma.