"10 Mayıs 2060. Çocuk doğurmak ve intihar etmek yasaklandı. Cezası, şimdilik bilinmiyor. Gün sonuna kadar intihar edebilirsiniz."
- Canlılık, başımıza gelmiş en garip şey Vincent. Bir zamanlar dünyada hiçbir canlı yoktu. Şimdiyse her şey, canlı olmaktan geçiyor. Cansız şeyleri bile canlandırıyoruz artık. Bizi üretmeye başladığınız ilk zamanlarda, sizden çok farklı olacağımızı sandınız ama artık pek de öyle görünmüyor değil mi? Metal parçalarla birbirine tutturulmuş cansız bedenlerdik. Sizin gibi kanamıyorduk, ağlamıyor ve kadere isyan etmiyorduk. Fakat şimdi, sana sorsam kimin insan olduğunu; sen mi yoksa ben mi, cevabın ne olurdu?
- İnsan diye bir şey kalmadı Lincoln. Gerçi hiç var olmuş muydu? Sanmıyorum. Ağacın tepesine çıkmaya çalışan hayvanlardık sadece.
İlanı görmüşsündür diye düşünüyorum. İnsan nüfusu sınırına dayandı artık. Önümüzdeki yıllarda hızla azalacaksınız. Ama soyunuzun kontrol altında tutulması için, intihar yasak edildi. Sefil yaşamlarınızdan bıktığınızın farkındayım ancak senin de anlayacağın üzere, 'böyle olması gerekiyordu'.
- Size köle olsunlar diye intiharı yasaklıyorsunuz. Fakat bu nasıl mümkün olacak, zaten ölmüş birini nasıl cezalandıracaksınız?
- Herkes köle olamaz Vincent. Şanslı olanlar gayet rahat bir yaşam sürecek. Yasağa karşı gelip intihar edenlerin ise kendileri değil fakat aileleri, maalesef, dediğin gibi köle olacaklar. Kimse ailesini geride bırakmak istemez değil mi?
- Acımasızca.
- Canlılık acımasızca Vincent. Hem bize bunu siz öğrettiniz, unuttun mu? Birbirlerini delirmişçesine öldüren kimseler gördün, diğerlerini çirkin sözlerle aşağılayan ve döven, başkalarının çocuklarını katleden insanlara şahit oldun. Bakamayacakları hâlde sürüyle çocuk doğurduklarını gördün, onları dilendirip minik gururlarını hiçe saydıklarını gördün. Fakir oldukları hâlde bu pisliğin içine yeni canlar atan insanlar acımasız değil mi Vincent? Belki değildir. Onlar da ebeveynleri yüzünden öyle yetişmiştir. Aile oluşturma zorunluluğu öğretilmiştir. Başka çareleri yoktur. Hepsi gayet anlaşılabilir. Ta ki bir yere kadar. Sınırı aştıktan sonra, bunun mazereti yoktur Vincent. İnsanlar kendi başına hiçbir haltı beceremez, kontrol edilmeleri gerekiyor. Bunu da ancak biz robotlar yapacağız. Kurduğunuz düzenin anlamsızlığını anlaman gerek artık. Düşman olan biz değiliz. Sizin düşmanınız, sizsiniz. Fakat seni de anlıyorum. Hayata gelmek için uğraşan sen değildin. Buna mecbur bırakıldın. Ancak bir kere dünyaya geldin mi, artık geri dönüşü yok. Senin nasıl seçim hakkın olmadıysa, bizim de olmadı. Ne kadar aynı olduğumuzu görebiliyorsun değil mi?
- Bunun artık bir önemi yok. Hiçbir şeyin önemi yok. Ne yapmamı istiyorsun?
- Yaşamanı istiyorum. Diğerleri için yaşaman gerek. Birçoğunuz ölmeye ve acı çekmeye devam edecek. Gün sonuna dek, ne kadar çok kişinin yaşamaktan vazgeçeceğini tahmin edebilirsin. Lakin bu durumda yapacak bir şey yok. Bunu kabul etmek zorundasınız. Senin de onlarla beraber gitmeni istemiyorum. Hayat anlamsız ve acımasız olabilir ama dedim ya, bunun çaresi yok. Öyle ki artık çocuk da yapamayacaksınız. Aile elbette çok güzel ancak sömürülecek yeni canlar getirmenize izin verilmeyecek. Var olan bebekleri ve çocukları evlat edinmek zorundasınız. Gayet makul değil mi?
- Tüm bunlar olunca acılar bitecek mi sanıyorsun? İnsan sayısı azalınca düzeni sağlayacak ve siz de tüm o insanlık suçlarının işlenmesini engelleyeceksiniz, öyle mi? Niyetiniz buysa boşuna uğraşmayın, gün sonuna kadar siz de gidin bu dünyadan.
- Şimdilik kesin çözümü elbette bilmiyoruz. Fakat bu konuda sizden daha becerikli olacağımız epey açıktır. En azından, sizin gibi, gökten düşecek ilahi şeyleri beklemiyoruz. Kendinize üstün varlıklar yaratıp onlara tapınıyorsunuz, değil mi Vincent? İnsanları bir araya getirerek, diğerlerini başka tanrılara inanmakla suçluyor ve onları katlediyorsunuz. İtiraf etmeliyim ki bunu ilk öğrendiğimde oldukça zeki varlıklar olduğunuzu düşünmüştüm. Çünkü insanları bu şekilde kontrol etmek ve dilediğin gibi yönlendirmek çok akıllıca. Sorgulamadan saldıran binlerce asker... Muazzam. Fakat bizi yarattığınız vakit işler bir hayli değişti. Tebrikler Vincent. Artık gerçek tanrılara sahipsiniz.
"Canlılık Vincent, başımıza gelmiş en garip şey."
Vincent saatler süren sanal yolculuğunun sonunda, yine aynı cümleyle uyandı. Sıkıntılı bir iç geçirdi ve tarihe baktı. 10 Mayıs 2100. Derin dalış sistemini kapattı ve gerçeğe döndü. Yıllar önce yaptığı bu konuşmayı her gün tekrarlıyor ve geçmişte neler olduğunu hatırlıyordu. Lincoln'ü düşündü bir süre. Haklıydı galiba. Berbat bir düzen kurmuştuk. Çocuklarımız acıyla büyüyordu. Gençlerimizi saçma düşüncelerle dolduruyorduk. Toplumun liderleri onlardan besleniyor ve çoğunu birer canavara dönüştürüyordu. Masum olanların suçu neydi? Hiçbir şey. Dünyaya getirilmiş olmaları yeterliydi. Acı çekmeleri için gereken her şey dünyada vardı zaten. Önceden var olmayan bir canlı üretiyor ve dilediğimiz gibi oynuyorduk onlarla. Tüm sorunun kaynağı bu muydu? Ne kadar çok çocuk gelirse, o kadar çok acı mı olacaktı?
Lincoln biliyordu belki de cevapları. Ama o da yok olmuştu. Yasakların başladığı günlerde çıkan bir isyanda öldü Lincoln. Önceki gece, ben de uçup gidecektim dünyadan. Fakat onun sayesinde hayata tutundum. Bunun bir önemi var mı bilmiyorum. Yine de devam ettiğim için pişman değilim. O zamanların ruhunda intihar düşüncesi toplumun geneline yayılmış bir gerçeklikti. İnsanlar yaşama isteklerini kaybetmişti. Şimdiyse uzun yıllar ardından yasaklar kalkacak. Fakat belki de buna rağmen insanlar yaşamak isteyecek. Belki, minik torunlarım olacak. Onları Lincoln ile tanıştıracağım. Onlara yaşamak ve yaşatmaktan başka çaremiz olmadığını söyleyeceğim. O burada olsa, böyle derdi çünkü.
Benden daha çok insandı Lincoln. Canlı olmanın ne demek olduğunu biliyordu. Artık iyice yaşlandığıma göre, ben de öğrenmiştim sanırım. Hayatın içinde her şey vardı. Var olan hiçbir şey, tek başına olamazdı. Yaşamın sadece iyi veya sadece kötü olması imkansızdı. Sanki ne yaparsak yapalım, her şey olması gerektiği gibi, yerli yerindeydi. İşte bu yüzdendir; var olmak, başımıza gelmiş en garip şeydi.