Varlığımızın varlık özütü
Kumaşlarımızın acı renginden
Acılarımınızın kudretli şahlanışı
Damarlarımızın bir keskin
kırılışı
Gözlerinin gözleyeni
Ahşap kapılı
demir sandalye
Belki bir koğuş belki sınıf hatırası
Uçtan uca koridor boyu deşiliyoruz
Deşildiğimiz yüklerin
yüksekliğindeki sonsuzluğu
Nasıl varıp almalı
Kala kalmışlık sinmiş üzerime
Kovulduğum ruhani dehşetlerin
Sessiz bir gömü hatırasıyla
Sebebimiz yolculuğumuzdan
Yolculuğumuzun yüzen
topraklarının saf kumaş kokusu
Kara tortularının denizsel kırılması
En güzel sebebimiz
Elden ele tutuşan ebemin kuşağı
Silinen gökyüzünde
Camdaki gölgelerin eşlikçisi
Gecemin ölümü
Hangisi ardımdaydı hangisi
önümdeydi
Hatırsızlığımın suçuyken
Hatırım bağırır:
-Ben ebemin kuşağında kırmızıydım-
İmdi ne göğün yüzü ne renkler
Kalan tek şey öldürülen gece
Ve bir yabancı çocuk ağlaması
Verdiğim acıların göz yaşı
yansıması mıydı neydi
Tutmuş yastığımın kolundan
bırakmaz
Bırak derim
Ölümlere gideceğiz der
Yahu dedim yahuyu severim
<Ben gittim geldim kalamadım
Ne bu züppe bu varoluş sancısı
Kimmiş var olmuş
Kim varoluş
Var olmak mı var edecek senin
bilinçsizliğini
Toplumun cahilliğini örtmek için hangi züppe çıkardı lan bunu
İçindeki sızının hakkını dirençle
ödeyeceksin
Kendine gel>
Dedim
Suçladı beni
Çerçevesiz kırık aynanın
kırık taşıyla kayboldu
En sevdiğim taştı
Ölümleri saklardı kollardı