Issızlık ve yalnızlık boy gösterince kendi benliğimin boşluğuna ve hiçliğine topyekûn bütün kişiliklerimle sürükleniyorum âdeta. ruhumun en ücra köşelerinde varlığını hala devam ettiren insanlığın en eski dürtülerini taşıyorum içimde. Bunu tetikileyen ise yalnızlık... Yalnızlık, toplumun bütün açıklarını gözüme batıra batıra gün yüzüne çıkartıyor ve insanlığın çürümüşlüğü karşısında âdeta bir keşişin aforoz edilmesi kadar yankı uyandırıyor zihnimde... Zirâ şu da var ki toplumsal bir dünya sisteminde yalnızlığımla baş başa kalmam çeldirici bir olay, farkındayım.

Yalnızlık kişiyi kendisiyle baş başa bırakır, bu da varoluşsal bir çöküntüye zemin hazırlar çünkü kişi kendi kendisini haksız çıkarmak için elinden geleni ardına koymaz, bu durum öyle bir hâl alır ki çoklu kişilik bozukluğu belirtileri görülür, kişi aynı anda farklı benlikleriyle uzunca bir tartışmanın soluğuna girer... Zekâlık belirtileri yalnızlığı doğurur bilakis ama özgür olmak için yalnızlık zincirlerini kırmak gerekir.