bir şarkı bana bütün yapıların çürüyeceğini

bütün duvarların yıkılacağını ve varoluşun bu enkaz altında kalacağını öğretti sevgiler tükenmek üzere yaşanır aile yarım kalmak üzere kurulur ve insan her gün ölmek için doğar bir şarkı beni yaşamla ölüm arasındaki tuzaktan kurtardı ve ben o bataklığa girmeden hayatın muzdarip gerçekliğine ve azizliğine şapka çıkarttım

bugün bilgeliğin inci tılsımını daha iyi görüyorum

ellerimde ona uzanacak bir güç yok maalesef

bazı şeylere insan bakmakla yetinmeli olgusunu bir türlü anlamlandıramıyorum. hayat akıp geçerken göz çeperimizin önünden biz gözyaşları içinde neyi bekliyorduk, neyi arıyorduk. hayatımın barışını kim için sağlıyorum, hangi aylar otuz bir çekiyor, tanrının teri damlıyor alnıma

şubat kaç yılda bir tam oluyordu ben çıldırmış bir tarla faresi değilim.. 

bir şarkı bana gerçekliğin yakut kristalini çamurlu ıspanaktan bozma hallice bir ızdırap ile verdi

ve şakaklarım nikotin eksikliğinden yakınıyordu

vücud

bilim adamlarına göre kırk sekiz saatte atılması gerekiyordu bu aşağılık zilletin 

belki de ben kırk sekiz saatte kendi ruhum ve bedenimden yok olmam gerekiyordu

kendimi gerçekleştirirken göz yaşı dökemezdim çünkü asırlar önce yasaklandı bana

zaman varoluşu yutarken zorlanmadı

tanrı suskunluğunu yine bozulmadı