— Artık her şeyin anlamını yitirmeye başladığını hissediyorum. Yaşamaktan bir keyif alamıyorum artık. Kalabalıklar, gürültüler midemi bulandırıyor. Sürüp giden bu hengameden kendimi kurtarmak istiyorum. Boşlukta gibi hissediyorum. Dipsiz bir kuyuya fırlatılmışım da sürekli düşmeye devam ediyormuşum gibi. 

— Yine aynı oyunlar. Sıkılmadın değil mi üç senedir?

— Hayır, oyun değil bu sefer. Geceleri uyumakta zorlanıyorum. Bir an dalacak gibi olsam kabuslarla uyanıyorum. Yeni bir güne gözlerimi açmak tiksindiriyor beni artık.

— Bıkmadın şöyle beylik laflar etmekten. Çık dışarı, şöyle gez dolaş, biraz kendine gel artık, beni neden arıyorsun?

— Yapamıyorum. Rutin işlerim her zaman canımı sıkardı zaten, bilirsin. Ama en azından kendi kendime güzel zaman geçirirdim. Oysa kendime bile tahammül edemiyorum artık. Uzanıp tavanı seyrediyorum. Bakıyorum, saatler geçmiş. Ne düşündün, desen, inan ki bilmiyorum.

— Of ama...

— Sahile indim geçen gün. Biraz deniz havası almak iyi gelir, diye düşündüm. Bir an atlamak geldi içimden. Dünyaya fırlatıldığım gibi denize fırlayıp çekip gitmek...

— Neden yapmadın o zaman?

— Sana veda etmek istedim. İkna konuşması değil bu sefer, korkma; veda konuşması. 

— Saçmalama daha fazla. Çok dinledim ben bunları.

— Gerçekten, vedayı hak ettiğini düşündüğüm için aradım. Biraz da son kez sesini duymak için. Ama yapacağım şeyler için sebep sen değilsin bu sefer. Sebep her şeyin anlamını yitirmesi. Kahkahalar atarak izlediğim filmleri tebessüm edemeden izliyorum artık. Hani sen bunu üç öğün yersin dediğin pizza vardı ya, onun bir dilimini bitiremez haldeyim. Haftada en az iki kitap bitirirdim eskiden; bir sayfayı bir haftada okur oldum. Hararetli şekilde bir şeyler tartışırken cümlenin ortasında susacak kadar yorgunum artık. Hiçbir şey bana heyecan vermiyor. Bu son konuşmamız, merak etme. Ebediyen rahatsız etmeyeceğim seni bir daha. Niyetim sana vicdan yaptırmak falan da değil. Daha önce söylediğim gibi; gerçekten veda etmek istedim sana. Seninle alakası yok yapacağım şeyin. Kendine çok iyi bak. Benim için üzülme, unut ve hatırlama hatta. Cevap vermeye çalışma, cümlem bitince kapatacağım. Soran olursa eğer; "o hiç yaşamadı ki" dersin. Elveda.

— Dur, dur, dur ne saçmalıy...


Telefon suratına kapanmıştı. Daha önceleri de böyle saçmaladığı olmuştu ama bu kez sesi daha ciddi gibiydi. İlk kez endişelendi onun için. Hemen tekrar aramaya çalıştı titreyen elleriyle.

"Aradığınız kişi şu andan itibaren nefes alamayacaktır. Lütfen daha sonra tekrar denemeyiniz."