Ve gitti yanımızdaki son arkadaş.
Bitti bardaktaki son yudum.
Alevlendi içimizde yanan ateş ama
Söndü her gece yanan mum.
Zifiri karanlıklara kaldık artık,
Ağlamak için geceleri beklemeye gerek yok.
Yalnızlığı da istemezdik ama
Zaten hep istemediğimiz yerden kırıldık.
Hep sevdiğimiz vurdu,
Hiç sevmediğimiz yanımızda durdu.
Zaman ilaç olmadı sıkıntılarımıza
Ayrılık hep baş ucumuzda nöbet tuttu.
Aklımızda kaldı sonbahar akşamları.
Dilimize takıldı ayrılık şarkıları
Ve hiç gitmedi gözümüzün önünden
Sevgilinin gözyaşları.
Veda cümleleri doldurdu mektupların
Her bir satırını.
Okudukça bir kez daha
Her defasında yeniden
Yüreğimize battı can kırıkları.
Mektubu tutan ellerimiz titrerken
İçimizin ölü kelebekleri
Sağanak sağanak döktü gözyaşlarımızı
Acıydı çektiğimiz
Hep kan çanağıydı gözlerimiz.
Zaten bizi de hep böyle habersiz gitmeler kahretmedi mi?
Dostun sessiz gidişiydi yıkan
Arkadaş dediğinin ardına bile bakmadan veda edişiydi.
Ve en çok da akılda kalan
En kötü gününde terk edilişindi.
Sen sevgilinin yüzüne bakmaya çekinirken
Onun tokat gibi 'elveda' deyişiydi.
En kötüsü de sarılırken ölesiye içine çektiğin kokusunun,
Şimdi ölsen de bir daha asla gelmeyeceğini bilmekti.