“İşine geldiğinde şeytan da kutsal kitaplardan örnek verebilir.”

 

Shakespeare'in en ünlü eserlerinden biridir Venedik Taciri. İçinde defalarca alıntılanmış sözler var sizin de muhakkak bir yerden duyduğunuza inandığım. Shakespeare , bu eserinde dönemin hem toplumsal yaşayışını hem bu yaşayışın insanlara etkisini gerçekçi ama bir o kadar şiirsel bir yaklaşım ile ortaya koymuştur. Shakespeare'in de  dönemin diğer şair ve yazarları gibi antik dönem yunan edebiyatından özellikle trajedyalarından etkilendiğini biliyoruz. Antik yunan trajedilerine dayanan rönesans tiyatroları dönemin yaşayış biçimini anlamak için ideal bir yoldur. Özellikle Fransa'da Klasizmin etkisi edebiyatta görülmekte ve Racine, Corneille gibi sanatçılar bu akıma bağlı olarak trajedi örnekleri vermektedirler .Tüm Batıyı saran bu yeni ekol trajik hikayeler, talih, aşk, zafer gibi konuların işlendiği yunan destanlarına dayanır. William Shakespeare'in bu eseri semboller ve göndermeler ile dolu. Özellikle de karakterler ve karakterler arasındaki diyaloglar…

 

İki farklı inanca sahip toplumun büyük hesaplaşması…

 

Kitabın arka planına bakacak olursak, Venedik dönemin en önemli ticaret merkezlerinden biridir. Yeni keşifler özellikle de Coğrafi keşifler Avrupa’ nın toplumsal yapısında  zengin bir tüccarlar sınıfını oluşturmuştu. Zengin tüccarlar ekonomide ve siyasette gittikçe daha fazla güç kazanıyordu. Örneğin, bu tüccarlardan biri eserdeki karakterlerden Antonio. Zengin bir tüccar olan Antonio, Hristiyan öğretilerine sıkı sıkıya bağlı fedakar bir dost olarak tasvir edilmiştir . Öyle ki onun tam tersi bir karaktere sahip olan Yahudi Shylock’u hor görmekte onu imkan buldukça aşağılamaktadır. Shlock karakterine yakından baktığımızda soğuk hissiz daima çıkar odaklı düşünen rahatlıkla kapitalist diyebileceğimiz biridir. Öyle ki soytarısı bile onun yanından kaçmış tıpkı kızı gibi… Uzaktan baktığımızda ise Shylock , bize o dönemde Hristiyan coğraflarında azınlık olan yahudilerin nasıl algılandıkları ile ilgili ipucu vermektedir. Shakespeare bu iki karakter üzerinden adeta iki farklı dine sahip toplumların hesaplaşmasını göstermektedir. İşte burada dönemin antisemitizme meyilini görüyoruz. Avrupa'da 16. yüzyılda Yahudi karşıtlığı yaygındı. Yahudiler, tefecilik yapmakla ve Hristiyanlardan faiz alarak zenginleşmek ile suçlanıyordu. Shylock karakteri, bu önyargıların bir ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Öyle ki Shylock, birçok sahnede köpek, inatçi it gibi hakaretlere uğruyor hatta yer yer  hristiyan karakterler tarafından şeytan ile özdeşleştiriliyor. Shylock, hristiyan toplumunun ona gösterdiği bu hor görüye içten içe nefret büyütmüş ve intikam hırsı taşımaktadır. Öyle ki borcunu ödeyemeyen Antonio’ya merhamet etmeyecektir.Ve onun üzerinden tüm hristiyan toplumundan intikamını almak istemektedir. Yazar adeta yahudi karakter üzerinden yahudilerle empati kurmamızı istiyor gibi .Fakat eserin sonunda kazananlar dostluk, aşk ve hristiyanlar oluyor . Eserin ilgi çeken bir diğer yanı ise kadın karakterlerin sosyal yaşamdaki aktifliği. Eserin geçtiği dönemde Avrupa’da kadınların cemiyet hayatında daha yeni yeni öne çıkmaya başladığını söyleyebiliriz. Her ne kadar soylu bir kadın olan Portia, Başı sıkışan sevgilisi ve onun dostunu kurtarmak için mahkemeye erkek kılığında girmiş olsa da. Portia karakterinin seyirciye ulaştırdığı asıl mesaj ise merhamet ve af etmenin önemi ki bu Hristiyan ahlakının da ideal özelliklerinden biridir. Bana göre Shakespeare,asıl ustalığını ise karakterlerin duygusal derinliklerini ustaca karakterlerin sözlerine saklayarak yapmıştır. Böylelikle, yazımı Lancelot’un Jessica’ya veda sözleri ile tamamlamak istiyorum; “Bu aptal gözyaşlarımın selinde erkekliğim boğuluyor sanki. Elveda…"