1. Dışa Yolculuk


"Kadınların, iyi eğitim almış çok yetenekli kadınların bile, erkeklere duyduğu saygı," diye sürdürdü sözlerini. "Atlar üzerinde sahip olduğumuz türden bir güce sizin üzerinizde de sahibiz galiba. Onlar bizi olduğumuzdan üç kat daha büyük görüyorlar, yoksa bize asla boyun eğmezlerdi. Tam da bu nedenden ötürü oy hakkını kazandığınızda bile bir şeyler yapacağınızdan kuşku duyuyorum."




2. Gece ve Gündüz


"Galiba aşığım. Neyse, aklımı kaçırdım. Düşünemiyorum, çalışamıyorum, dünyadaki hiçbir şey umurumda değil. Tanrı aşkına Mary! İşkence çekiyorum! Bir an mutluyum, bir sonraki an acılar içindeyim. Yarım saat süresince ondan nefret ediyorum; sonra da onunla on dakika birlikte olabilmek için canımı verecek duruma geliyorum; ne hissettiğimi, niçin hissettiğimi asla bilmiyorum; delilik bu ama yine de son derece akla yatkın."




3. Jacop'un Odası


"Sevelim sevmeyelim, içimizdeki dizginlenmemiş atı yadsıyamayız. Gönlü dilediğince dörtnala koşmak; yorgunluktan bitap kumlara yuvarlanmak; dünyanın fırıl fırıl döndüğünü hissetmek; taşlara ve otlara karşı -kelimenin tam anlamıyla- bir dostluk dalgası hissetmek, sanki insanlık sona ermiş gibi, kadın-erkek bütün insanlara boş ver demek, böyle bir arzunun bizi sık sık pençesine almadığını söyleyemeyiz."




4. Mrs. Dalloway


"Güneşi gölgeleyen bulutlar gibi bir sessizlik çöker Londra'ya ve gönüllere. Çabalar biter. Zaman, yelken direğinde çırpınır. Orada dururuz, orada kalırız. Kaskatıyızdır, insanın bedenini sadece alışkanlıkların iskeleti dik tutar. İçimizde hiçbir şey yok, dedi Peter kendi kendine; içinin oyulduğunu, bomboş kaldığını hissediyordu. Clarissa beni reddetti, diye düşündü. Orada dururken Clarissa beni reddetti diye düşündü."




5. Deniz Feneri


"Ara sıra şuraya buraya dokunup geçen hafif bir esinti vardı ama hava öyle güzeldi ki gökle deniz birleşmişti, yelkenler göğe takılmış ya da bulutlar suya düşmüş gibi duruyorlardı. Açıklarda bir geminin havada bıraktığı duman yamağı bükülüp dolanarak bir süs gibi olduğu yerde kalmıştı, sanki hava incecik bir tüldü, her şeyi yakalıyor, bozmadan ağının içinde tutuyor, yalnız hafif hafif bir o yana bir bu yana sallıyordu."




6. Orlando


"Genç bir erkekken nasıl ısrarla kadınların itaatkar, iffetli, mis kokulu ve şık olmalarını istediği geldi aklına. "Artık bu isteklerin bedelini kendi benliğimden ödemem gerekecek" diye düşündü, "Çünkü kadınlar bu cinsiyette kısa deneyimine bakılırsa doğuştan iffetli, mis kokulu ve şık değiller. Onlarsız yaşamın zevklerinden hiçbirini tadamayabilecekleri bu güzellikleri ancak bunaltıcı bir disiplinle elde edebilirler."




7. Kendine Ait Bir Oda


"Düşsel planda kadın son derece önemlidir; gerçek yaşamda ise tümüyle önemsiz. Şiiri bir baştan öbür başa kaplar; tarihte ise hiç görülmez. Kurmaca yazında kralların ve fatihlerin yaşamlarına hükmeder; gerçek yaşamda ailesinin parmağına bir yüzük geçirdiği herhangi bir oğlanın kölesidir. Kurmaca yazında en esin dolu sözler, en derin düşünceler onun dudaklarından dökülür; günlük yaşamda hemen hemen hiç okuyup yazamaz ve kocasının malıdır. Tarih kadından hemen hemen hiç söz etmez."




8. Dalgalar


"Güneş batıyordu. Günün katı çekirdeği çatlamış, yarıkları arasından ışık dökülüyordu. Hızla atılan, karanlıkta tüylenmiş oklarla vurdu dalgaları, kırmızı ve altın sarısı. Olur olmaz ışık çizgileri birdenbire parıldayıp dolaştılar çevrede, batmış odalardan gelen imler, gülüşen, utanmaz çocukların defne kurularından attıkları kargılar gibi."




9. Yıllar


"Abercorn Sokağı'nda kendi evinin bulunduğu batıya da dönmedi. Bunlar yerine Westminster'e doğru Green Park'ın içinden geçen sert patikalara yöneldi. Çimenler yemyeşildi, yapraklar filizlenmeye başlıyordu, kuşlarınkine benzeyen yeşil küçük pençeler dallardan fışkırıyordu, her yerde bir kıvılcım, bir canlanma vardı, hava tertemiz, canlandırıcı kokuyordu. Oysa Albay Pargiter, ne çimenleri görüyordu, ne ağaçları. Sıkı sıkı düğmelenmiş paltosunun içinde dümdüz önüne bakarak uygun adım yürüyordu parkta Albay Pargiter."




Fotoğraf Kaynağı: Wikipedia


Hazırlayan: Ezgi Karaman