Wag The Dog (Başkanın Adamları)
Kamuoyundan Saklanan Gerçekler
Devletin İdeolojik Aygıtları (DİA) egemen ideolojiyi kullanarak kamuyu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak ve bunu yaparken de kamu oylamasında başarılı çıkarak rakipleri veya muhalifleri alt etmektir.
Wag The Dog filminde başkan yani Beyaz Saray egemen ideolojiyi temsil ederken bu egemen ideolojinin üstüne yapılan tüm skandallar, entrikalar, başkana ve başkanlığa yapılmaktadır. Bu skandallar özellikle de seçim döneminde yapılmış seks skandalına ise bu durumu nasıl manipüle edileceği ve halkın oyalanması için ne kadar ileriye gidebilir bu işlenmiştir. Fakat tüm bunlar için neye ihtiyaç vardır. Kitle iletişim araçlarına hakim biri, bu araçlarda yayınlanan materyallerle içli dışlı olan biri ve belki de dünyada büyük ölçüde satın alamayacağı bir şeyin olmadığı para, kesinlikle üçü birleşince ortaya en yeteneklisi, yeteneksizi; kötüyü, iyiye daha sayamadığım bilmediğim hususları tam tersine döndürme, çevirme yeteneğine sahiptir.
Dünyada önemli olan yıllardan beri gelen şeyi şöyle de söylemek mümkündür, bu kavram ise statüdür.
Bu yorumlar ışığında tekrardan Wag The Dog (1997) dönecek olursak, filmde medya – iktidar ilişkisini gözler önüne sermesi yönünde ve yine yukarıda da bahsetmiş olduğum seçim döneminde yapılan sansasyonel kriz nasıl kendilerine çevirebilir ve gereken itibarı sarsmadan hatta oy oranlarını yükselterek bu seçimde tekrar koltuğa oturan kişi veya parti olmak amaçlanmaktadır.
Genel olarak özet niteliğinde filmden bahsedecek olursak eğer;
Amerikan başkanlık seçimlerine iki haftadan az bir zaman kala Beyaz Saray'ı ziyaret eden kızlardan biri başkanın kendisine cinsel tacizde bulunduğunu iddia etmiştir. Başkan yeniden seçilebilme şansını kaybetmek üzeredir. Bu suçlama duyulduğunda Çin gezisinde olan başkan, olayın boyutları genişleyip önlenemez bir hale gelmeden önce, siyaseti, medyayı ve kamuoyunu idare etmek için Beyaz Saray danışmanlarından Conrad Brean’ı görevlendirir. Kamuoyunun dikkatini başka yöne çekerek gündemi değiştirme konusunda eşsiz bir yeteneğe sahip olan Brean, sahte bir savaş haberi çıkaracak, ardından gelen destekleyici sahte haberlerle de tüm ülkeyi gerçekte var olmayan bir savaşa inandırmaktır. Filmde stratejik bir iletişime dayanan faaliyetler Brean’ın haberin doğruluğundansa sunuluşunun etkili olduğu tezine dayandırılmıştır. Brean bu iş için işinin en iyisi olan Hollywood yapımcısı Stanley Motss ile anlaşır. Sunulan kurmaca savaşın sahip olması gereken savaş görüntüleri, insanların yüreğine dokunacak bir beste, bir kahramanın varlığı ve dilden dile dolaşabilecek sloganlar ve figürler de senaryoya eklenince ortaya mükemmel ve gerçekliği tartışılmaz bir savaş çıkacaktır. Öyle ki; üretilen kurmaca savaş haberi CIA’nın savaşın bittiğini duyurmasına rağmen, toplumu gerçeklerden uzak tutmaya ve başkanın seçilmesini tehdit eden unsurların perde arkasında tutulmasına, hatta başkanın ezici bir oy oranına ulaşmasına yetecektir. Nihayetinde söylem toplumsal bir kontrol aracı olarak medya gücünü elinde bulunduran kişilerin denetimi altındadır.
Wag The Dog Filminde izlenen genel amaç “taciz skandalının üstünü örterek halkın eğilimini başkanın lehine değiştirmektir.”
Kamuoyunun eğilimini ve dikkatini dağıtırken kullanmış olduğu yöntemler çerçevesinde sırayla inceleyecek olursak,
Giriş cümlesi:
“Bir köpek, kuyruğunu neden sallar,
Çünkü köpek, kuyruğundan daha akıllıdır.
Eğer kuyruk akıllı olsaydı, kuyruk köpeği sallardı.”
Şeklindeki cümlelerle başlamaktadır, aslında demek istediği alt anlamı yapılan benzetmede doğru yere yerleştirmek gerekmektedir. Örneğin köpek kavramı iktidar iken ikinci kavram olan kuyruk halkı temsil etmektedir ve eğer “Halk akıllı olsaydı iktidarı yönetirdi.” şeklindeki cümle tam manada filmdeki anlam bütünlüğü oturmuş bulunmaktadır.
Devamında ise seçim kampanyası reklamı ekranlara yansıtılır:
Bu reklamda ‘Dereyi geçerken at değiştirilmez’ sloganıyla bir kere kazanmış olan başkanın yeniden seçilmesine vurgu yapılır. Daha sonraki sahnelerde iş bitirici olarak da bilinen Brean ekranlarımıza gelir, asıl olaylar ve kurmaca savaşlar yani film aslında şimdi başlamıştır. Skandal için önemli olanın haberi hangi gazetenin yayınlanacağına dikkat çekilir. ‘Washington Post’ cevabı ise onlar açısından kötüdür. Çünkü kamuoyunun haberde kaynak güvenilirliği haberin doğruluğundan daha önem taşımaktadır.
Halk (kamu) başkanın genç kızı taciz edip etmediğini tartışmak, savunmak veya ikna etmek yerine, toplumun dikkatini başka yöne çekebilecek genel algıyı yönetebilecek biçimde kurgusal bir gerçeklik üretecektir. Çözüm ise krizi, kendi üreteceği bir krizle çözmektir. Aklına en etkili senaryo olarak savaş çıkarmak gelmiştir. Sonuçta savaşlar hemen sonrasında başka sorunları beraberinde getirir insanların ilgilerini çeker ve doğru şekilde hareket edilmiş insanlar taciz skandallarını akıllarından çıkarmışlardır.
Dikkati dağıtmak için savaş çıkarmak.
Hükümet yetkilileri çok kısa bir sürede Brean’ın istediği doğrultusunda medya içeriğini üretmiş, ve ilk başlarda da söylemiş olduğum para her kapıyı hızlıca aralar ilkesine dayanarak yüklü miktar para, gitmek istediği yere götürecek özel uçağı hazırlanmıştır. Burada, devletin gücüne ve istenen yönde hesapsızca nasıl kullanılabileceğine vurgu yapılmaktadır.
Daha öncesinde de bu tarz olayların yaşanmış olduğunu ve aslında sadece kamuoyunu etkilemek adına medyanın sıklıkla kullanımından bahsetmiştir. Başka bir deyişle bu tür manipülasyonların ve gündem değiştirmelerin gücü elinde bulunduranlar tarafından uzun zamandır yapıldığına değinmiştir. Savaşmak için ise hakkında fazla bilgi sahibi olunmayan, yaşam tarzları ve muhtemel iç karışıklıkları dolayısıyla kendileriyle savaşılabilmesi olası görünen bir ülke de bulunmuştur. Bu ülke Arnavutluk’ tur. Bir noktada burada da kuyruğun yani halkın akıllı olmadığına ve ne verilirse ona inandıklarına atıf yapılmıştır.
Kamu hem önceden medyadan duyarak inandıkları olayların ne kadarının doğru olduğunu sorgulamaya sevk etmekte, hem de bir savaşa inanmak için insanların ne görmeyi ya da duymayı yeterli bulduklarına dair fikir vermektedir ki filmin en başarılı gördüğüm noktalarından bir tanesi budur.
Öncesinde belirttiğim gerekli olan kişiler veya malzeme listesinde ikinci sırada yer alan kitle iletişim araçlarında yayınlanan materyallerle içli dışlı bir kişiyi de bulduktan sonra artık oluşturulacak yeni bir kriz ve bunun senaryosu kafalarda belirlenmiş belli düzenekler kurulmuş renklere ve görüntülerde neler gösterilecek bunun tartışmasına girilmiştir.
Asıl olana bakıldığında izleyici ilk başta bu iddianın altından kalkamayacağı düşünmüş olsa da fakat sonraki evrelerde izleyen kişiler de büyük bir şaşkınlık ve hayranlıkla medyanın kamuoyunu etkileme manipüle etme ve ne istiyorsa, nasıl düşünülmesini istiyorsa ona göre yapılandırılmıştır.
Sonuç olarak,
Seçimlere iki haftadan az bir süre kala başkanın adının sansasyonel bir olaya karışması ile çözüm arayışlarına giren başkan ve ekibi bu olayın üstesinden en temiz şekilde medya aracılığı ile gelineceğinin bilincindeydiler. Ve işinde profesyonel olan kişilerle anlaşarak bir kurgu üzerinden algı yönetimi işine giriştiler. Acı ve trajik olsa da sonuca giden her yol mübahtır anlayışı ile kişiler ve kurumları riske atmaktan hiç çekinmeyen bu ekip adım adım ilerleyişini sürdürmüştür. Yenilik ve tazeliğini her daim sürdürecek olan bu film siyasi hayatta yer alan kişisel hırs ve isteklerin bir ulusun üzerindeki etkilerini açıkça göstermektedir. Ne yazıktır ki devlet başkanı basın kuruluşları aracılığı ile halka neyi sunarsa halk onunla yetinmek ile mükelleftir. Bu hemen hemen dünyanın her yerindeki her ülkede böyledir. Stanley’in filmde kurduğu o cümle bütün olayın özeti niteliğindedir. Stanley filmde devlet birilerine ömür boyunca büyük paralar öder ve bunun sonucunda gerektiğinde o kişiler devleti ve devlet büyüklerini içlerinde bulunduğu darboğazdan kurtarırlar cümlesi büyük bir önem arz etmektedir. Bundan çıkarılacak pek çok sonuç vardır.
Dünya basın yayın organlarından ibaret değildir. Halk bir yemek gibi önüne ne sunulursa onunla yetinmenin ötesine geçmek mecburiyetindedir. Yoksa standart durumlara ortalama tepkiler veren düşünmeyen, düşünse de fikirlerini dile getirmeyen bir toplum meydana gelir. Hiç kimse kaderini bir başkasına emanet edemez. Her insan bir bireydir ve kendine karşı olan sorumlulukları vardır. Pek tabi basın yayın organlarını takip etmeli ve gündem hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Fakat yetinmemelidir! Bütün mesele bu ince ayrıntıda gizlidir.