Eski hayatın yıkıldığı ama yenisinin olup olmayacağının belli bile olmadığı bir zamanda, öfkeli ve asi reddedişlerin, kabul edemeyişlerin arasındaki yollarda ilerlerken korkunun tam yanında meraka rast geldim.
Bana beyaz bir tavşanın peşinden korkutucu, karanlık bir kuyuya girmem gerektiğini söyledi. “Sonra ne var?” diye sordum ve sorduğum anda merakımın peşinden kuyunun içine düştüğümü anladım.
Kuyunun en diplerinde, hiçliğin karanlığında hala ileriye bakma cesaretini beyaz bir tavşan veriyordu. Ve eski hayatıma dair özenle sakladığım anılar.
Bir dost ile karanlık ve uzun gecede beyaz tavşanın peşinde sürüklenirken rengarenk ve titrek ışıklar evreninde yolculuk yapmış, yaşamın ve ölümün aslında aynı yerde olduğunu görmüştüm. Zamanın ve mekanın olmadığı diyarda sabaha karşı sevdiceğimi bulmuştum…
"Şayet gideceksen tavşan kovalamaya
Ve eminsen düşeceğinden
Söyle onlara
Nargile içen tırtılın seni çağırdığını
Ve seslen Alice'e
Hazır hala küçücükken"
White Rabbit - The Jefferson Airplane