Ritimlerle ağlayan göklerde duydum sesini,

Karanlık gecemin tıkırtısıydın uykumu bölen.

Puslu gözlerinden süzülüp aktı tuttuğun yas;

Durmadı, düştü çatıma takunyalı binlerce yaş.


Yağmurluydu yine bu gece,

Bir ömür gibi uzayıp giden sonbaharda

Soğuktan titriyordu ellerin ki yine hissettim.

Ayakların birbirlerine kenetli, dilinde dönen aynı dilek:

“Isıtın gelip de beni, sevgiyle ısıtın.

Korkarım ben üşümekten.

Yalnızlığın buzdan mührü kaderimde basılı,

Anlamadı ve sevmedi beni hiçbir gelen.”


Duysam da dualarını her daim

Nice mesafeleri yarmış bu ayaklarım,

Senin dağladığın bu yüreğim,

Zelzelelerle yıktığın gönül harabelerini aşamadı.


Sıcacıkken senin için ısıttığım ellerim,

Boşlukta soğumaya terk edilmiş,

Yalnız başlarına sarkmaktalar yatağımdan.

Gözlerim karanlık odamdaki tavanda dikili,

Hatalarımı anbean yüzüme vurmakta.


Titreyerek geçen saatlerin sonunda

Yorgun düştün sen de elbet, bir hayli.

Yatmışsındır artık.

Benden uzak rüyalardasındır şu anda.

Aklına bile gelmezken ben senin,

Dinler dururum hâlâ sesini, dinlerim

Derin uykundaki alıp verdiğin her nefesini,

Bir masalmışçasına dinlerim.


Bir yandan ise sorar dururum kendime, bitmez sorularımı:

Değer miydi, senin için bütün yaptıklarıma,

Değer miydi, uykusuz geçecek başka bir boş sabaha,

Değer miydi, bir süreliğine bile olsa, tek olan çıkarsız hedefime:

Gülümsemen için değer miydi?


Buruk dudaklarımın yok yere titremesine,

Sadece seni anlamak istediğim için ölmeme,

Değer miydi?