Şu yaşıma kadar yaşım kadar arkadaşım olmadı. Ne acı bir cümle benim adıma. Biriktiremedim kimseyi. Kumbaramda tek tük bozukluklar mevcut. Harcadıklarım oldu elbet. Onlarla zamanı satın alabildim sadece. Utanç duydum çoğu zaman. İsterdim değerleri daha fazla olsun, olsun ki dillerini satın alayım. Bunu çok içten isterdim. Belki o zaman kimseyi arkadan vurmak zorunda kalmazlardı. Hem onlara da iyilik yapmış olurdum. Yine de kendi değerleri o kadar etmediği için, cebimden veremezdim.


İnsanlara olan utancım kendime olandan fazla. Benim utancım zarar vermez kimseye, bir yere kadar, fakat öfkem birçok hayali yerle bir edebilir. İzin verdiğim sürece patikalarınızı yokuşa çevirebilirim. Dilinizden eksik olmayan gıybetleri başka ağızlara satarım. Sizi konuşurlar. Tıpkı sizin yorulmadan dedikodu öğüttüğünüz gibi. Ne çok hasat bıraktınız arkanızda. Çok insan yaraladınız da siz hiç yara almadınız. Varsa yoksa kendi iyiliğinizdi. Herkes hata sahibiydi, siz o hataların tombalacısı. Kontrol bende sandınız, hiçbir zaman kendinizi kontrol edemediniz. Yargılayıp suçladınız. Bıçak gibi kestiniz de, hamurken düzeltelim demediniz. Sizin de hamurunuzu böyle kabul etsinler. Bayat öykülerinizle daha çok insan doyurursunuz.


"Yol böyle başlamıştı." Cebimde kumbaramdan kalan bozuklukların verdiği sıcaklık bile bana daha fazla huzur veriyor. Siz siz olun, kumbaranızın ağzını büyük seçin. Aradan sıyrılanı tutmayın. Bir cent ile kimse zengin olmaz. Yük taşımayın yeter ki. Yaptığınız iyilikleri de düşünmemeye çalışın. Her şey karşılıklıdır çünkü sizin dışınızdaki herkes için. Herkesi kendiniz gibi sanmayın artık. Yoksa çok daha ağır yaralar alırsınız. Benim aldığım gibi. İsminizi bile bilmeyen dostlarınız olduğunda şaşar kalırsınız. Yalan dökülen bir şelaleden isminizin düşmemesine duacı olursunuz ancak. Yoldan dönmez, bir yalandan dönmüş olursunuz.