Her insanın yalan söylediği ne kadar da içinden duyuluyor değil mi "Acı ama gerçek"lerin?.. Hiç yalan söylemediğini iddia eden insanlar da görüyoruz kimi zaman. Bunu tartışmayalım ama. Beyanı esas alsak bile bizim tartışma konumuza etki etmeyecek zira.


Yalan nedir? Neden yalan söyleriz? Jung'un anlattıklarına tamamen yakın hissediyorum bu konuda kendimi. Yalan söyleyemeyen bir insanın gerçeklik algısında ya da egosunda bir problem olduğu düşüncesi... Ya egomuz ciddi şekilde zedeli, kendimizi koruyamıyoruz ya da gerçeklikle bağımız zedeli ve başımıza gelecekleri öngöremiyoruz. Gayet de egomuzu korumak için başvuruyoruz yalana. İster hoşumuza gitsin, ister gitmesin. Hoş, neyi bunun için yapmıyorsak... Bu açıdan gayet de işlevsel ve söyleyene yararlı yalan söylemek.


Toplum içinde kabul gören, makul addedilip tolerans gösterilen yalanlara bakalım. "Beyaz yalanlar". Karşıdakini üzmemek hatta bazen sevindirmek için yalan söylemek... Bu türünü kabul edersek, yalanı yalan olarak yanlış bulmamış oluyoruz. Bir şey kendiliğinden "kötü" olmayınca da iyiliğinin veya kötülüğünün arasındaki çizgiler muğlaklaşıyor. Yeri gelince kendimize göre eğip bükmeye başlıyoruz bu çizgileri.


Doğru söylemek her koşulda bir görevimiz mi? Bir başkasına zarar verecekse, aksi durumda kimse hasar görmeyecekse gerçeğin değiştirilmiş halini karşı tarafa iletmekte ahlâkî bir sakınca var mı sahiden? Ben de olmadığını düşünüyorum. Fakat doğruyu lehine olacak hale getirerek karşı tarafın zarar görmemesini sağlamak daha büyük bir görev belki. Kendi adıma, bilmenin vereceği rahatlamayla çoğu zaman gerçek olmayandan bulacağım huzurdan daha iyi hissedeceğimi seziyorum. Bu yüzden gerçeği ya da doğruyu bilmeyi, bana bunun söylenmesini yeğlerim hipotetik olarak. Bununla birlikte aksini tercih eden insanları da anlamak lazım tabii.


Yalanı kötü yapan şey ne peki? Ahlâkî olarak onu olumsuz kılan şey ne? Elbette diğer ahlâkî unsurlarla aynı şey: Herkesin yalan söylemesi durumunda toplumsal birliğimizin darmaduman olacağı, bir arada yaşamanın imkansız hale geleceği gerçeği tabii. Yalanın karşılığı olduğunda sadece iki insan arasındaki ilişki bile kopma seviyesine gelebilir kolaylıkla. Toplumsal bir rutine binerse hele, gerçek bir kaos...


Peki nasıl dengeleyeceğiz bunu? Başkalarına zarar vermemek en temel düsturumuz olmalı sanırım burada. Bir yalan başkasını incitiyor, onun dünyasına acı veriyorsa kesin olarak reddetmeliyiz bu noktada. E o zaman kendimizle ilgili konularda, başkalarını ilgilendirmeyen bir meselede yalan söyleyelim mi? Mesela elde ettiğim bir başarıyı karşı tarafa abartarak aktardım. Bu onu hiç ilgilendirmeyen bir mesele ama büyük görünmek için yaptım bunu. Serbest mi? Kabul mü burada yalan? Şahsen burada, kendimle ilgili bir gerçeği çarpıtmış olmaktan ya da kendimi istediğim seviyede göremediğim için yalana başvurmuş olmanın vereceği rahatsızlıktan dolayı yapmamayı tercih ederim. Ama ahlâkî açıdan, varsa nasıl bir yanlışı var, doğrusu bilemiyorum...