Pencereden dışarı baktığınızda havanın durumuna göre ruh halinize karar verirsiniz ve bu karar tüm gününüzü etkiler. Kollarımdan güç alarak zar zor yatağımdan kalkarak eski perdemi aralayıp gökyüzüne baktım. Perde aralanır aralanmaz güneş ışığı gözlerimi aldı. Bütün günümü bu güneşin hareketlerinin belirleyecek olması ne saçma. Perdeyi de camı da tamamen açtım, pervazdaki orkideye su verdim. Sanki bana teşekkür edercesine bir çiçeğini düşürdü. Halbuki düşen çiçek sert ve canlı duruyordu. O sağlam yaprağın yuvadan ayrılması bana kendimi hatırlattı. Evden ayrılmak için bir nedene gerek olmadığını, bazen sadece ayrılmak gerektiğini anımsadım tekrardan. Bu saatten sonra çiçek de yalnız ben de. Artık ikimiz de eve dönemeyiz. Bazı ayrılıklar da bu şekilde olur. Sorgusuz, sualsiz ve bir neden olmadan insan sadece ayrılmak ister. Çiçeğin de artık geri dönmeyeceğini kabullenerek mutfağın yolunu tuttum. Kahvemi demlerken kedim Vera’nın yokluğunu fark ettim, her yerde aradım ama yoktu. Halbuki seslenince gelirdi ve son seslenişimde ondan bi ses duydum. Tam olarak kitaplığın altına yatmıştı. Uyku sersemi gözlerinden belliydi onu uyandırmış olduğum. Kedimin bu hallerini çok seviyorum. Her an her yerde hemen uyuyabiliyor. Benim ise uyumadan önce yapmam gerekenler listesi aldı başını gitti. Diş fırçalamanın bile ne büyük eziyet geldiğini hatırlıyorum. Şimdi sadece askılıkta ceket olmamasına dikkat ediyorum. Bazamı attım, yatağı yere serdim. Böylesinin daha sağlıklı olduğunu okumuştum, deniyorum. Artık uyurken daha rahatım. Bazen çözümün gözümüzün önünde olması tüm sorunu çözebiliyor. Mutfağa giderken kedim beni yalnız bırakmadı, kahveyi onunla yaptım. Mutfak masasına oturdum, kedi de ayak ucuma yattı. Bu masayı seviyordum. Etrafında kaç kişi oturdu, kimler ağladı, kimler güldü ve kimler hala hayatımda hepsini bu masa biliyor. Artık eskimesine ve ayaklarından birinin sallanmasına rağmen hala ayakta duruyor masa. Değer verdiği herkesi tek masada toplamak ne güzel bir hismiş. Aynı masada yalnız kalınca bunun sadece bir his olarak kalması ne acı. Oysa yine toplanılır diye açılmayan yıllanmış şarap hala dolapta duruyor. Kahve bitti, kedi yatağına geçti ve yağmur başladı. Hemen orkideye koştum, onu içeriye alıp camı kapattım ve kalın perdeyi sonuna kadar çekerek dışarıdaki bütün kasveti odama aldım. Şimdi dünya da daha karanlık odam da. Bu kasvet sanki içime de sinmiş gibi kalbimin atışını dinledim, yatağa oturup kendimi dizginlemeye çalıştım. Tam da bir sarılmaya ihtiyacım varken kedi yanıma sokuldu. Beraber uzanmamızla birlikte gelen gümbürtüyle yataktan fırladım. Masanın sallanan ayağı kırılmıştı. Hiç umursamadan yattığım yere döndüm. Kedi tekrar yanıma yattı, orkide bir çiçek daha düşürdü, masa bir ayağını kaybetti. Şimdi kedi, orkide ve masa ile yalnızlığı bölüşme zamanı.