Bazen bir kaldırım taşına benzer yalnızlık. Çok acı hikayeleri barındırır aşınan her noktasında, son anında yıkanır yine de yağmurlu günlerde. Tuhaf bir aldanış kaplar sonra benliği, bir enaniyet örtülü kibir duvarını aşamayan benliklerin kini büyüktür ötekilere... Firarı andıran ruh kaçakları çukurlara düşer bazen, afaki fikirlerin bitkin halde bulamaçlaşıp tükettiği şahsiyet abidesi yalnızların... Uzun bir sarkaç gibi gider gelir bazen yalnızlar aynı düzlemde, sınır tanımayan kibir vuslatı unutturur; gönüllerine yalnızlığı, bazen birine amaçsızca uzattıkları elde unuturlar yalnızlığı. Zaman ucunu düğümleyip ağzında dişlerinin ardında sıkıp diğer ucuna ruhunu boynundan bağlayıp sonsuzluk uçurumuna atıp saniyeleri ruhunu boğmakla, dişlerini şakakları çatırdarcasına sıkmakla geçiren bir ömür boyu sürecek yalnızlık aforizmalarının sahiplerine ne demeli? İnsan demek gözyaşlarını tutamayan demektir oysa, gözyaşlarını büyütemeyenlere ne demeli? Sır küpü bir elektrik tayfının girintilerinde gezer oysa şeytan, ruhun labirentlerini izler adım adım, kaçmak ruhun koridorlarında şeytandan, işte budur kibirden uzaklaşmanın zor yolu... Kolaylık ne demektir? Zorlukların içerisinden çıkan her kolayın bir de daha zoru vardı, ateş kavurunca anlar gerçek yangını vücut, su toplayan yanıklar çabuk geçer oysa... İnsan gözyaşını büyütebilmeli sonsuz ateşleri söndürebilmek için, kıvılcımları önlemek gerekir ateşi yenebilmek için...