bir gece yarısı habersiz bize gel

tanesine kadar işlediğimiz evimize,

merdivenler gıcırdamasın,

senin gelişinin de olsa- bir sese bile tahammülüm kalmadı.

öyle halsizim ki artık.


olsaydın belki sen bile bir nefes bana acırdın.

sabahlara kadar dizine yatıp tavanlardan dünyaları tekrarlasam dinmem.


kimse duymasın yine de,

birinin bana acıması ne korkunç olur.

böyle her şeyimi kaybetmişken bile utancımdan vazgeçmiyorum.


her şeyde gerideyim, annesinin biricik kızı.

aynı yalınlıkla da ölmek isterim,

budanmamış bahçenin çiçeği gibi yabanıl, sakin.


nerede iyi olacaksam orası galaksinin bir ucu,

buraya bir de bir semt adı koymuşlar utanmadan,

ne deniz görüyorum pencere ne de yeşilin kokusu var.

o yüzden durup ölümden bahsediyorum.

kendimi nereye sürüklesem bir göçüğü yanımda götürüyorum.


bu kapan seninleyken nasıl genişmiş,

bazen genzime bulut bile dolardı.

yüzüm güneşe dönük otururdum senin karşında.


sen işgal altındasın,

ben işgal altında.

bir yangın sonunun yorgunluğu var bu keskin ayrılıkta.