Kafamın içinde bir yangın var. Çevreden birilerini mi aramalıyım? İlkokulda öğretmişlerdi numarasını, 110'u mu arasam? Kimseler de yok etrafta. Alevler artıyor. Sıcağı yüzüme vurmaya başladı. Hayallerimi mi, anılarımı mı, hüzünlerimi mi arasam? Hangisi yaptı bunu? Neyse, kül olsunlar. Fark eder mi hangisinin yaptığı?

Kafamın içinde yangın var. Burası, Yeşil Köyü'nün Yeşil Dağı'nın tepesinde bir orman. Dağın eteğindeki koca derede bir telaş var. Dere, inatlaşmış durumda. İtfaiye araçları bir müsaade istese de dere, en öndeki itfaiye aracının ön tekerlerini yutmaya çalışıyor. Aç bu dere. Kazma kürekle tahta köprüden geçerek dağa tırmanmaya çalışan köylüler var. Aç bu insanlar yeşilliğe. Yangın yerinin karşısındaki tepede takım elbiseli, göbekli, kel bir adam var. Bu tıknaz, aç olamaz. Purosu da olsa elinde kötü dizilerin kötü adamı olacak. Sigara karizmasını sarsmış ama yüzünde bir gülümseme var. Sigarasını attı, kurumuş otların içine. Gülümseyerek arkasını döndü ve bakmadan gitti. Tanımıyorum adamı ama otelin adından kim olduğunu bulurum. Otelin temelini attı, Yeşil Köyü'müze. Aç bu adama benzettiğim, göbeği ayrı kendi ayrı giden varlık. Gözü aç...

Kafamın içinde bir yangın var. Kitaplar ve defterler acıyla bağırıyorlar. Yardım çığlıkları bu bağrışmalar. Dedemizi kaybederken yaşamıştık biz de bu acıyı. Atamızı kaybediyorduk. Onlar olmasa bizler de olmayacaktık. Bu kitaplar ve defterler, geri dönüşüme gitmediklerinde de aynı acıyı yaşıyorlar. Bu acıyı da dedemden sonra yalnız kalan anneannemi üzdüğümde yaşamıştım. Dedem ölmüştü. Geride bıraktıklarına sahip çıkamamanın acısıydı bu.

Kafamın içinde bir yangın var. Oksijen gitmiyor galiba beynime. Ağaçlar kül olmuş, yerlerde. Ciğerlerim için oksijeni zor bulduğum için geldim. Doğaya, ağaçlara ihtiyacım vardı. Oksijen lazımdı ciğerlerime. Şimdi beynime de lazım. Sırtıma bir oksijen tüpü almalıyım.

Kafamın içinde yangın var. Arkadaşlarımın hepsi itfaiyeci olmuş. Telaşla konuşuyorlar. Belim ağrıyor, dediğimde de doktor olmuştu hepsi. Kullandığın ilaçların yan etkisinden diye başlayan muhabbet akciğer kanserine kadar gelmişti. Oysa elektrikler kesildiği için asansöre binemedim ve üçüncü kata un torbası taşıdım diye olmuştu. Onlar konuştukça sırtımda üç kişilik koltuğu çıkarmaya başladım. Tam öyle bir ortamdayım şu anda. Duymuyorum, hepsi de sirenlerini açmış. O sonuncusu kulağımın dibinden geçmeseydi keşke. Geçtikten sonra kafamın içi daha çok alev aldı. "Alışırsıııınnnnn" diye öttürdü sirenini. Alışırsın, dedi. Tek kelime. Çaresizlikten yapacağın hiçbir şey kalmayacak ve mecburen öylece bekleyeceksin hayatta olup bitenleri. Alışmamış olsan da her tarafa böyle gösterirsin, içine ata ata için büyür ama hiçbir şeyi sığdıramazsın demedi. Buna mahkumsun diyemedi de kibarca alışırsın, dedi.

Kafamın içinde yangın var. "p ise q! Kant'ı anlatmıştım önceki derste. Uluma gibi düşün, işte altının simgesi. T noktasından anahtarı açarsam... 'de, da' dahi ve bile anlamındaysa ayrı yazılır!" Hocam, ben liseyi bitirdim. Kaldıysam da hangi dersteyiz? Teneffüs olsa da lavaboya sigara içmeye kaçsak.

Kafamın içinde yangın var. Uyandım kâbustan. Bilgisayarımda Youtube sekmesi açık. En son nostaljik şarkılar açmıştım. Youtube otomatik oynatırken kafamı da otomatik oynatmama sebep olmuş. Yangın, Nurhan Damcıoğlu'nun kalbindeymiş...