Kırık parmaklar ile, sağlam parmaklıklar ardında,

Bir duayı fısıldırken ruhuna usulca,

Meleklerden birinin can verdiğini duyar gibi oldum,

Emin olacak gibiyken varlığından gerçekliğin,

Hüküm giymiş, zihnim tekrar aynı yere döndü.


İlahiler söylerken kendi kendime,

Kristal gökyüzü, gözüme zerreleri soktu,

Zerre de yücedir, gözbebeklerimde,

Arşa kaldır haydi ruhumu,

Herkesin gözleri önünde.


Tanrım. Her dua bir gün gerçekliğe varır,

Ben öyle sanıyorum.

İnsan ölmeyi diler senden,

Sırtında tonlarca yük varken,

Huzura eren, utanır ettiği duadan,

Karanlık dileklerinden.

Gerçeğe kavuşacak mı utandığım dualarım?

Korkmalı mı ağzından çıkan her kelime için kulların?


Kulaklarımda ateş gibi küfürler yankı buluyor,

Senin çehrene küfürler saçılıyor,

Yarattığın şu kainatın her zerresi,

Zerresi kadar olamayan bir zavallının,

Ağzında küfre dönüşüyor,

Sormak isterim tanrım sana,

Senin günahın mı zavallının günahı?

Zavallının küfrü, tanrım günah mı?


Ben insanken bile,

Acırım gördüğümü göremeyene,

Susar, anlarım göğsümde,

Tanrım yakacak mı ateşin bizi,

Efendim, siz aciz yaratmadınız mı bizi?


Sorular, cevap duraklarına varamadan,

Kazalarında cehennemin yok olup gidiyor,

Ben bu soruların cesetlerinin yürüyen mezarlığı,

Mezara bir mezar daha gömemem sanıyorum,

Arıyorum, cesetleri senin huzurunda diriltmenin sırrını arıyorum.


Yanık kokuyor inançlarım,

Küle dönmüş dualarım,

Küfre döndü yarattıkların,

Günahı nerede arayayım,

Ben insanoğlu insan,

Yüce tanrım,

Şu ilahi kainata,

Nasıl olurda senin gibi bakarım?