"Ölüm ve tehlike, genellikle sivri şeylerle ilgili idi. Boynuzlar, dişler, mızraklar... Beynimiz sivri şeylere dikkat etmeye, Afrika'da programlanmıştır. Ayrıca kırmızı rengi sadece hayati durumlarda gördüğü için kırmızı en dikkat çekici renktir. Yılanları, örümcekleri, böcekleri veya bize doğru bakan kızgın bir gözü andıran nesnelere daha çok dikkat ederiz."
"Yılanlardan korkuyoruz. Ve yılanlar ölümcül olabilir,yani beynimiz bizi muhtemelen ölmekten kurtarıyor. Durumu ve işlevi biliyoruz.Ama kökeni de bilmek gerekiyor. Kökeni; Afrika'dır. Bugün dünyada yaşayan tüm insanların ataları birkaç yüz bin yıl önce Afrika'da yaşıyordu. Oradaki hayatta kalma koşulları bugün yaşayan herkesin genlerinde vardır. Orada yılan tehdidi en büyük ölüm sebeplerinden biriydi. Yılandan korkanlar hayatta kaldı, korkmayanların soyları tükendi. Bu durum, nesiller boyu her insanın ömrü boyunca dikkat etmesini gerektiren o kadar keskin bir çizgi oldu ki, en derin korkularımızdan biri olarak psikolojimizde yer aldı. Artık zehirli yılanı bırakalım, etrafımızda yılan dahi yok. Ama genlerimiz durmaya devam ediyor"
"Her nesil yeniden seleksiyon yaşadığı için, kimse babası ve dedesiyle aynı bitkileri ve hayvanları tüketmez. Her nesilde meyveler, sebzeler, etler değişime uğrar. Bu nedenle, daha biyolojik olarak adapte olmadan farklı ürünler tüketmeye başlarız. Büyük problemlerimizin bir kısmının sebebi budur. Doğaya kendi ihtiyaçlarımıza göre müdahale ettiğimiz anda ihtiyaçlarımızın değişmesi ironiktir. İnsan, milyonlarca yıldır devam eden bir süreci kendi aklınca değiştirme cüretinde bulunarak hesap edemeyeceği sonuçlarla karşılaşan tek canlıdır."
Henüz tam olarak bitirememiş olsam da her bir sayfasını defalarca okumak inanılmaz bi şekilde haz veriyor. Fazlasıyla ilgi çekici, merak uyandırıcı bir kitap :)