Yaz akşamlarının ninniye benzeyen esintisi,

Akşamdan pay alan ağaç gövdelerine asılı sokak lambaları,

Gecenin cüretkarlığından beslenen tutkuların yansıması,

Karanlığın bekaretini çalan safağın kızıllığı.

Güneşin gökyüzünde yeniden şaha kalkması.

Tüm sıcaklığıyla kainatı aydınlatsa da güneş,

Kaldıramazdı insanın çıplak doğasını.

Tanrı bu yüzden geceyi yarattı.

Saatler, günler, haftalar, aylar ve yıllar.

Sıraya dizilmiş sorumluluk sahibi mevsimler.

Evrenin bir tekerlek gibi sonsuzluğa yuvarlanması.

Girdaba benzer bir döngünün içerisinde hapsolmamız,

Bundandır yüreğimizdeki özgürlük çığlığımız.

Tüm sırları avucunda barındıran Tanrı'nın

Şeffaf ruhları örtmek için

Bedenleri deriye ve kemiklere bürümesi. 

Ölüme inat olsun diye hayatı bir kez daha dansa kaldırışımız,

Mücadeleye davetiye çıkaran umutlarımız,

Zihnimizde kiraladığımız hayallerimiz,

Siyahın ve beyazın arafında gezinen mahzenin bekçileriyiz.

Ölümün peydahladığı başka bir yaşam var,

Ruhların ezelden beri arzuladığı.

Savaşın sükûnete yenildiği,

Yüreğimizde dalgalanan neşenin sesleri,

Başlangıcı ve sonu olmayan yanılsamaların ötesi...